HEPSİNDEN ACI - HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
HEPSİNDEN ACI - HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
KİTABIN KONUSU:
‘Hepsinden Acı’ içinde kısa hikayelerin olduğu bir kitaptır. Genelde bu hikayelerin konusu insanların başından geçen acılı, dramatik olaylardır.
KİTABIN ÖZETİ:
Galip Ferruh : Heyecan dolu, zeki, genç bir adamdır. Kötü bir hayat kadınına aşık olur ve onunla yaşamaya başlar. Hayat hiçde Ferruh’un umduğu gibi gitmez. Hikaye ferruh’un kadını öldürmesiyle sonuçlanır.
Dilhoş Dadı:Yazar küçük bir çocuk iken Dilhoş adında zenci bir dadısı vardır. Dilhoş dadı onu her türlü olumsuzluklara karşı ve anne babasını cezalarına karşı korur. Dilhoş dadı ile yazar arasında mükemmel bir sevgi bağı vardır. Fakat bir gün dadı hastalanır ve evden uzaklaşmak zorunda kalır. Bu olay onu üzüntüye sokacaktır.
Katina : İstanbul’da yaşayan zengin bir Rum kadınıdır kocasının ölümü onun hayatında fazla bir değişime sebep olmayacaktır. Hayatını mutlu bir şekilde sürdürmeye devam edecektir.
Zehra : Çok güzel ve genç bir kızdır. Babası ölmüş, annesi ve dayısıyla beraber yaşamaktadır. Bekir adında genç bir delikanlıya aşıktır ve evlenecektir. Bekir askere gider. Bu arada Zehra çiçek hastalığına yakalanır ve kör olur. Annesinin ölümü kaderin Zehraya vurduğu başka bir darbedir. Dayısı Zehrayı bir dilenci olarak çalıştırmaya zorlar. Bekir askerden döndüğünde eski Zehrayı bulamayacaktır.
Üç Mektup: Baskılı yönetimin gizli polis baskıları bir gencin ruhu üzerinde iç yıkımları doğurur. Olaylar onu deliliğe hatta ölüme kadar götürür.
Tatlı Rüya: Adnan bir şairdir ve son yazdığı kitaptan gelir beklemektedir. Bu sayede arkadaşlarına verdiği sözü yerine getirecek ve karısına çok almak istediği hediyeyi alabilecektir. Fakat satışlar umduğu gibi gitmemiştir ve çok az kitap satmıştır. Artık sadece mutluluğun parayla olabileceğine inanmaya başlamıştır.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Hayatta yapılan bazı hatalar kişinin sonunu hazırlayabilir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Galip Ferruh: Yaşam dolu,genç, zengin bir delikanlıdır. Fakat yanlış bir kadına aşık olması onun sonu olmuştur.
Dilhoş Dadı: Sahibine bağlı fakat gizemli birisidir. Büyü yaptıgı düşünülür. Fakat hastalıga yakalanıp evden ayrılmak zorunda kalması onun değişik duygular içine sokacaktır.
Katina: Şişman, sevimli bir kadındır. Kocasının ölümünden sonra değişik duygular içerisine girmiş fakat hayattan kopmamıştır.
Zehra: genç, güzel bir kızdır. Fakat kaderin sürüklediği yolda kaybolup gitmiştir.
Bekir: Genç, gözü yükseklerde olmayan bir delikanlıdır. Zehra’ yı o kör haliyle bile kabul etmeye hazırdır.
Adnan: Şairdir ve gelecekten umutlu biridir.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Kitap akıcı bir uslupla yazılmıştır. İçindeki olaylar insanı hayatın ta içine ve gerçeklerine sürüklemekte ve ders vermektedir.Yazar kahramanlarının psikolojik hallerini çok iyi tahlil etmiştir.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Halid Ziya Uşaklıgil, 1867’de İstanbul'da doğdu. Mahalle mektebinden sonra Fatih Rüştiyesi'ne gitti. Tüccar olan babasının işlerinin bozulması üzerine, 1879'da İzmir'e yerleştiler. Halit Ziya orada bir süre rüştiyeye, sonra da Fransızca öğrenmesi için rahipler okuluna gönderildi. Fransızca'dan ilk çevirilerini bu yıllarda yaptı.
1884'te Nevruz dergisini, 1886'da da Hizmet gazetesini çıkarttı. İlk romanlarını bu gazetede yayımladı. Okulu bitirdikten sonra bir yandan İzmir Rüstiyesi'nde Fransızca ögretmenliği yaparken, bir yandan da Osmanlı Bankası'nda memur olarak çalıştı.
1893'te Reji İdaresi'nde Baskâtiplik göreviyle İstanbul'a geldi. Hüseyin Siret, Mehmet Rauf, Rıza Tevfik, Hüseyin Cahit, Ahmet Rasim gibi yazarlarla dostluk kurdu ve 1896'da Edebiyat-I Cedide topluluguna katılarak Servet-i Fünun dergisinde kendine geniş ün saglayan romanlarını yayımladı.
1901-1908 arasında yazarlıgı bıraktıysa da II. Meşrutiyet döneminde yeniden başladı, ancak 1923'e değin yazdıklarını yayımlamadı.
V. Mehmed'in tahta geçmesi üzerine onun Mabeyn Başkâtipliğine atandı, dört yıl bu görevde kaldı. Daha sonra Reji İdaresi'nde yönetim kurulu baskanı oldu. Son yıllarını yeşilköy'deki evinde anılarını yazarak geçirdi.
Uşaklıgil Edebiyat-I Cedide'nin sanat anlayışı doğrultusunda yeni bir dil üretmek için çaba göstermiştir.
Osmanlıca'da bile kullanılmayan Farsça Ve Arapça kelimeler bularak, Türkçe'de olmayan kurallarla tamlamalar yaparak konuşulan dilden çok ayrı, süslü ve yapay bir sanat dili oluşturmuştur.
Ama Aşk-ı Memnu'yu yazdıktan sonra dil konusundaki görüşleri değişmiş, Edebiyat-I Cedide'nin dili asırı süslü, ağdalı ve yapay bulduğu için Kırık Hayatlar'ı yalın bir dille yazmaya karar vermistir.
Daha sonraki yıllarda romanlarının yeni baskıları yapılırken de bunların dilini bir ölçüde yalınlaştırmak gereğini duymuştur. Uşaklıgil batılı manadaki Türk romanının öncüsü sayılmıştır. 22 Mart 1945'te İstanbul’da öldü.
Yorumlar
Yorum Gönder