Bulgar askerlerinin Serez'i İstilalası

Hikayede, Balkan Savaşı sırasında Bulgar askerlerinin Serez'i istila etmesi ordaki halka yaptıkları zulüm anlatiliyordu. Türk mahallelerinde Bulgar askerleri bulunuyor ordaki Türk milletini çesitli iskence yolları ile yok etmek için fırsat kolluyorlardi. Bu bölgede görevli olan Binbaşı Radko buradaki halkın mallarını ele geçirmeyi, genç kadınları, kızları eğlenceleri için kullanmayı, yaşlılarıda hiristiyan yaparak köle gibi çalıştırmayı ya da öldürmeyi düşünüyordu. 

Çocuklu kadınları ve genç kizlari toplayarak kendi nefislerini tatmin ettikten sonra firinda yakacaklardi.Ilk olarak bebekli bir kadini seçerler,kadinin onlarin eglencesi olmayi kabul etmediginden bebegi firinda yakarlar.Binbasi Radko kendi eglencesi için daha güzel kiz arar ve Lale adinda bir kizda karar kilar.Bu kiz beyaz tenli 19 yasinda güzel bir kizdir.Binbasi Radko Lale'nin ailesini öldürüp Lale'yi eve kapatir,ilk siralarda ona çok kibar görünmeye çalisir sonra vahsi yüzünü göstererek kiza saldirir.Kizda mücedele edemiyeceginden kendini öldürür.

Ömer Seyfettin'in bu eserinde beni asil etkileyen Bulgarlarin özellikle Türk kadinlarina ve çocuklarina iskence ederek onlari yakmalari oldu.Genç kadinlarin Türk çocuklari dogurabilecekleri için,bebekleri ise onlara karsi durabilecek Türk nesli olarak gördükleri için iskenceleri uyguluyorlardi.Bulgarlarin Türklerden korktuklari o bölgenin de sahipsiz kalip bunu degerlendirerek yeni nesillere son vermelerinden anliyorum ve Türklerein her ne pahasina olursa olsun düsman eglencesi olmaktansa ölümü tercih ediyorlar.

Harp Okulu’nu bitirince teğmenlikle İzmir’de (1903-1908), sonra üsteğmen olarak Rumeli’de, Yakorit hudut bölüğünde (1908-1910) çalıştı. Askerlikten ayrılıp Selanik’e geldi. Genç Kalemler dergisinde makale ve hikayeler yazmaya başladı (1911). Balkan Savaşı’nda tekrar subay oldu. Yanya kuşatmasında Yunanlılara esir düştü, bir yıl sonra Yunanistan’dan İstanbul’a dönünce (1913) askerlikten ikinci kez ayrıldı. Kabataş Lisesi’ne edebiyat öğretmeni oldu, ölümüne kadar bu görevde kaldı (1914-1920), şeker hastalığından öldü, yeni kabri Zincirlikuyu mezarlığında : Ömer Seyfettin, Selanik’te çıkan Genç Kalemler dergisinin birinci sayısında (11 Nisan 1911) yayımladığı "Yeni Lisan" makalesinde belirttiği gibi, Servetifünun edebiyatının ağdalı, katışık diline karşı, arı, sade halk dilini savunan bir idealist olarak yazı hayatına atıldı. Ziya Gökalp ve Ali Canip (Yöntem) ile birlikte Milli Edebiyat davası uğruna çalıştı. Beklediği ortamı ve hızını ancak 1917’de, haftalık Yeni Mecmua’da buldu, 29 hikayesini bu dergide (sayı 1-66, 1917-1918), sonrakileri Şair (1918-1919), Büyük Mecmua (1919) gibi dergilerde yayımladı; Anadolu romanı adını verdiği Yalnız Efe’yi de Büyük Mecmua’da tefrika etti. Böylece topu topu üç yıl gibi çok kısa bir zaman sonra ölümle duran hikayeciliğinden bize, 140 kadar hikaye kaldı : Konularını gündelik hayattan, çocukluk ve askerlik anılarından, tarihten, halk fıkra, menkıbe ve efsanelerinden aldı. Tasvir ve tahlile değil olaya önem verdi. İkinci Meşrutiyet ve Mütareke yılları arasında nazik bir devri idrak etmiş hayatının önemli bir kısmını askerlikle Balkanlar’da geçirmişti; bazı hikayelerinde İmparatorluğun sosyal-siyasi fikirlerini sağduyusuna vurdu, doğru gördüklerini destekledi, yanlış bulduklarını hicvetti : Sağlığında "içtimai roman" adını verdiği Ashab-ı Kehfimiz (Yedi Uyurlarımız, 1918), birer uzun hikayeden oluşan Harem (1918) ve Efruz Bey (1919) kitaplarını çıkarmıştı, diğer hikayeleri ölümünden sonra ilkin arkadaşı Ali Canip Yöntem tarafından derlendi (1926 Õ). Özellikle 1938’den bu yana pek çok başka basımlar dışında, bütün hikayeleri son kez, temalarına göre yeni bir düzenleme içinde ve son kitapta tam dizin de verilerek, Bilgi Yayınevi’nce yayımlandı (1970-1986) on iki cilt oldu: Efruz Bey, Kahramanlar, Bomba, Harem, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Kurumuş Ağaçlar, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabed : Tahir Alangu’nun Ömer Seyfettin (1968) adlı eseri belgesel bir roman değerindedir. Ölümünün 50. Yıldönümü Münasebetiyle Ömer Seyfettin Bibliyografyası Milli Kütüphane’ce bastırıldı (1970), Fevziye Abdullah Tansel de Ömer Seyfettin’in Şiirleri’ni bir kitaba derledi (1972). Şiirleri ayrıca Muzaffer Uyguner’ce, eksikleri de tamamlanarak yeniden yayımlandı: Doğduğum Yer (1986) : Ömer Seyfettin’in Muzaffer Uyguner tarafından basıma hazırlanan denemeleri: Dil Konusunda Yazılar (1989), Sanat ve Edebiyat Yazıları (1990), Olup Bitenler, Toplumsal Yazılar (1992) ve Türklük ve Türkçecilik Yazıları (1993). : Ömer Seyfettin’in hikaye ve roman türü dışında kalan kitapları da vardır: Türk Masalları (1906, Ö.S. imzasıyla), Vatan, Yalnız Vatan (1911 ?), Milli Tarihimizden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1914, Seyfettin Tarhan takma adıyla), Turan Devleti (1914), Yazmak Sanatı (1919). 







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anamın Kitabı - Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU

ŞİZOFRENİ YALNIZ OYNANMAZ - Rahmi Vidinlioğlu

ESKİ HASTALIK - REŞAT NURİ GÜNTEKİN