Kayıtlar

Ocak, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yolda Seçme Öyküler - Yaşar Kemal

Resim
  Yolda Seçme Öyküler - Yaşar Kemal Sayfa hesabına vurulduğunda, Yaşar Kemal'in öyküleri, romanları yanında oylumca küçük bir yer tutar. Ama ilk gençlik yıllarındaki sevgilisi şiirden sonra el attığı alan öyküdür. İlk öyküsüyse bugün okunduğunda bile hiçbir acemilik izi taşımayan "Pis Hikaye"dir... 1946'da yazmıştır bu öyküyü... İlk öykü kitabı Sarı Sıcak 1952'de basılmıştır... Bugün, toplu öykülerinin yer aldığı kitabın adı da Sarı Sıcak'tır. Bu kitabından yaptığımız bu küçük seçki Yaşar Kemal'le ilk karşılaşacaklar için, büyük bir dünyanın kapısını aralamaktadır...

SON TREN - ESAT MAHMUT KARAKURT

Resim
  SON TREN - ESAT MAHMUT KARAKURT  KİTABIN KONUSU : Kitap Nevzat adındaki kötü bir kadınla çok yakışıklı ve aynı zaman da çok namuslu bir genç olan Rıdvan beyin tanışması sonrası yaşamış oldukları bir çok kötü durumu anlatmaktadır. Rıdvan bey tanışmış olduğunuz kişilerle hemen dostluk kurmamanız gerekiyor mantığını tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor ve aynı zamanda da olaylar her ne kadar kötü gidiyor olursa olsun siz iyi niyetli iseniz her zaman kazanan olursunuz mantığını doğrularcasına bir olay yaşıyor… KİTABIN ÖZETİ :  Rıdvan Şaner bir kadını çok kolay etkileyebilecek kadar genç, yakışıklı, bir öğrencidir. Öğrenimini Fransa’da sürdürdüğü esnada evli bir kadınla tanışır ve onu çok sever. Yasak bir aşk yaşamış olduğunu kendisi de bildiği için, İstanbul’a, geldiği bir zaman İzzet bey adında bir avukatın yazıhanesine gider. Ondan kendisini altı aylığına hapishanede yatıracak bir suç öğrenmek ister. Bu soruya şaşıran avukat kendisinin tam olarak neden böyle bir teklifte bulu...

BİR İÇİM SU - Refik Halit KARAY

Resim
  BİR İÇİM SU - Refik Halit KARAY  KİTABIN KONUSU: Doğanın güzellikleri ve tarihi olaylarla, günümüzdeki yaşam ve arasındakı ilişkiler. KİTABIN ÖZETİ: Doğanın nasıl bir yapısının oldugunu bu yapısının insanlara olan etkilerini ve bu etkilerin insanda oluşturduğu duygu ve düşünceleri acıklıyor. İskenderun ve Amuk ovasında arpalar sararmış buğdaylar yemyeşildi; ama çiftçisi ,tarım ordusunun yüz yerinden yaralı, ciğerler yanık ve gönlü üzgün ama kahraman birer erleridir.  Dünya ve dünyada herşey daha iyi olmalıydı. Buradan Fırat kıyılarına kadar bir yolculuk yapıyor buralarda da daganın kompleks yapısını ortaya koyuyor. Buradanda Fıratı gecerek Lübnan yamaçlarına geliyor. Gezdiği yerlerde günlük hayattan bahsediyor. Gezdiği yerlerde daha önceden yaşanan tarihi olaylardan bahsediyor.   KİTABIN ANAFİKRİ: Doğanın güzelliklerini tanıtmak ve insana dogayı sevdirmektir. KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARINN DEĞERLENDİRİLMESİ : Kitapta belirli bir kahraman yok sadece yazar ola...

13 Numaralı Koğuş - Aleksandr Soljenitsin

Resim
  13 Numaralı Koğuş - Aleksandr Soljenitsin KİTABIN KONUSU : İnsan arası ilişkiler, insanlar, sevgi, hayalkırıklığı KİTABIN ÖZETİ : Hastanenin kanserliler bölümü 13’ncü koğuştu Pavel Nikolayeviç Rusanov batıl inançları olan bir kişi değildi ama bu 13 nolu koğuş onu korkutuyordu. Onun boyunun sağ tarafında her gün büyüyen bir şiş vardı. Hayata umutsuzca bakıyordu. Biliyordu kanserden kurtulması pek kolay olmayacak. Doktorlara sorduğu zaman ona kanser olmadığını.onu aldatıyorlardı. Çünkü tedavinin bir yöntemi olarak kendine bir güveni olması gerekiyordu. Yoksa tedavi olmak istemezdi. 1960 sonlarında kanseri x ışınlarıyla tedavi etmeye çalışıyorlardı. Bu 13 numaralı koğuşta yalnız eğildi. Çeşitli sebeplerden, çeşitli yaşlardan, çeşitli Sovyet Cumhuriyet Birliklerinden insanlar vardı. Bunlar kendi aralarında bazıları kırık Rusça ile anlaşıyorlardı. Pek az insan bu koğuştan kesilmeden sağ tedavi olmuş olarak çıkıyordu. Bu tedavi süresince onlar bir aile oluyorlardı, kültürleri kaynaşıyo...

Direnişi Nasıl Dokuduk - Ali Karadaş

Resim
  Direnişi Nasıl Dokuduk - Ali Karadaş Ünaldı dokuma işçileri 1996 yılı yazında gerçekleştirdikleri bu direnişle, ağır sömürü ve baskı koşullarına, sigortasız, sendikasız ve kuralsız çalışmaya isyan ettiler. 540 işyerinde 30 gün süren Gaziantep Ünaldı dokuma işçileri direnişine 20 bin işçi katıldı. Antepin 13 ayrı mahallesine yayılmış, 600 işyerinin 540ını kapsayan direniş, halı sektöründeki köleci sistemi altüst etti.  Direnişi Nasıl Dokuduk ileri yaştaki Şerif Ustanın gelişmeler karşısındaki mutluluğunu ve örgüt sıcaklığından duyduğu hazzı; "sanayide bana Maça Vakkas derler" diyen enerji ve öfke dolu İşçi Vakkasın çabasını; Mikail halfenin Talebe Alinin teşvikiyle bir işçi toplantısında ilk defa konuşmasını ve heyecanını bulacaksınız.  Henüz okuma çağındaki çocuk işçilerin dramını; gözaltına alınan ve karakolda yapılan aramada cebinde milliyetçi partinin rozeti çıktı diye "senin bunların içinde ne işin var" denilerek polisçe dövülen dokumacı Şükrü halfenin şaşkınl...

İmaj ve Hakikat - Alper Görmüş

Resim
  İmaj ve Hakikat - Alper Görmüş Türkiye'nin tehlikeli bir virajdan geçtiği 2007'nin fırtınalı günlerinde, bir bomba etkisi yaparak gündeme düşen bir haberdi Nokta'nın kapaktan verdiği "Darbe Günlükleri."  Bu günlükler, içerdiği 'darbe notları'yla çok konuşuldu; ama binlerce sayfalık metin içinde TSK hakkında oluşturulan 'imaj'a karşılık 'hakikat'e ışık tutan daha geniş boyutu öne çıkmadı. Elinizdeki kitap, 'günlükler'in işte bu boyutunu ortaya koyuyor...  "2003-2005 Arasında Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Oramiral Özden Örnek'in binlerce sayfadan oluşan 'anılar'ı genel yayın yönetmeni olduğum Nokta dergisine 2007 Şubat'ının ilk haftasında ulaştı.  O günden beri, 'hazine'nin dergide yayımlayamadığımız fakat kamusal önemi büyük öteki bölümlerini kitap haline getirmeyi aklımdan hiç çıkarmadım. Biraz geç oldu ama, o an nihayet geldi işte.  Kanaatimce Oramiral Örnek, bu kitapta okuyacaklarınızl...

Huzur - Ahmet Tanpınar

Resim
  Ahmet Tanpınar, kültürümüzü bir "iç âlem medeniyeti"nin tezahürü olarak görür. Bu medeniyeti, belirli bir ahlâkı taşıyan "mânevi vazifelerine inanmış, muayyen bir ruh nizamından geçmiş, nefislerini terbiye etmiş" insanlar meydana getirmiştir. Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini "huzur"a kavuşturacak bir "iç nizam"ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hâkim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, âdeta bir roman kahramanı gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının "huzursuzlukları"nı dile getiriyor denebilir. Huzur romanı Mümtaz’ın babasının yemek yediği esnada kapıyı çalan bir Rum tarafından öldürülmesi ile başlar. Bu sırada şehir bombalanmakt...

Doğunun Limanları - Amin MAALOUF

Resim
  Doğunun Limanları - Amin MAALOUF   KİTABIN ÖZETİ "Doğunun Limanları" bir vakitler Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan ticaret kentlerine verilen addır.  "Doğunun Limanları" kelime anlamı olarak "Doğunun Merdivenleri" olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı addır.  Olay 1976 Haziranında bir metroda geçmektedir. Yazar, romana tablodaki bir resimden söz ederek başlamaktadır. Tabloda, deniz ve o maviliğin üstündeki gemi bulunmaktadır. Yazar, bu tabloya hayran kalmıştır.  Metroda bu tabloyu hayran bir şekilde seyrederken gözleri, son derece ilgi çeken bir adama takılır ve o, bu adamı takip etmeye başlar. Bu takip neticesinde her ikisi Hubert Hugles sokağında karşı karşıya gelirler. Yazar, türlü yollarla bu adama yanaşmaya başlar.  Adamın yabancı olduğunu sezer ve ona yardımcı olmaya çalışır. Bu yardımlaşma sonucunda her ikisi dost olurlar. Adamın amacı, Paris'te direnişçilerin adını taşıyan 39 cadde veya sokağ...

Pedalımda 5 Ülke - Mutlu Dinçer

Resim
Pedalımda 5 Ülke - Mutlu Dinçer  Bir hayal, iki öğretmen, beş ülke, onlarca şehir, yüzlerce köy, binlerce renk, doku, tat, festival, milyonlarca pedal, milyarlarca insan… Gezi tecrübeleriyle ilgili yeni ve özgün bir şey söylemek ne kadar zor. Avcı toplayıcı ilk insandan, konargöçer atalarımıza, İbniBatuta'ya, Marco Polo'ya, Evliya Çelebi'den modern gezginlere kadar binlerce seyahatname yazarı, içlerindeki coşkuyu, yolda olmalarının nedenini ve yaşadıkları olağanüstü anları ne derece kelimelere dökebilmiştir ki!  Shakespeare'in dediği üzere "Hayat bir oyun sahnesi!" Bu satırların sahibi İnci ve Soner Sarıhançifti bu sahnede figüran olmak yerine başrolde oynamayı ve uzun metraj bir yol filmi çekmeyi tercih etti. 2005 yılında aldıkları radikal bir kararla tüketim çılgınlığına biraz olsun ara verip Dünya'ya olan borçlarını ödemek için ulaşım araçlarının en masumu olan bisikletle yollara düştüler.  Sarıhan çiftinin Denizli-Muğla-Antalya seyahati ile başlayan bi...

Tarihin Hafızası (Tarihin Hafıza Defteri) - Prof. Dr. Mehmet Çelik

Resim
  Tarihin Hafızası (Tarihin Hafıza Defteri) - Prof. Dr. Mehmet Çelik Son yıllarda "tarih" kamuoyunun gündeminde yer alan en önemli konulardan biri haline geldi. Yazılı ve görsel medyada çok sık yer almaya başladı. Bazı televizyon kanalları haftalık daimî programlar yapmaya, bazı gazeteler haftalık dergi ve ekler vermeye başladı. Son dönemlerde Türkiye genelinde en rağbet edilen konferans konuları hep tarihle ilintili olanlardı. Belki de tarihe böylesine yoğun bir merak başlamasaydı tarih hala arşivin tozlu rafları arasındaki belgelerde kalan yahut bir avuç akademisyenin merakından öteye gitmeyen bir araştırma alanından öte bir anlam ifade etmeyecekti. Oysa köklerini merak eden milletimizin fertleri tarihi buralardan alıp evlerde, kahvehanelerde günlük konuşma konuları arasına alarak yeniden canlandırmaya başladı.

Yemek Sırları - Mehmet Yaşin

Resim
  Yemek Sırları - Mehmet Yaşin  Mehmet Yaşin bu kez mekânların değil ünlülerin yemek sırlarının peşine düşüyor…  Sizi ünlülerin lezzet dolu sofralarında eğlenceli bir sohbete davet ediyor.  Ahmet Ümit çiğköfte macerasını, Artun Ünsal nasıl yemek yazarı olduğunu, Ayşenur Arslan medya mahallesinin değişen damak tadını, Demet Akbağ pilav tutkusunu, Doğan Hızlan İstanbulun eski lokantalarını, Elif Şafak yazarken ilham aldığı yemek kültürünü, Erdil Yaşaroğlu bir karikatüristin nasıl beslendiğini, Kadir Topbaş çocukluğundaki İstanbul lezzetlerini, Mehmet Gürs aşçılık serüvenini, Müjdat Gezen kendisiyle birlikte sofraya oturan dört köpeğini, Orhan Gencebay dibi tutmuş fasulye sevgisini, Selim İleri edebiyat dünyasından meyhane arkadaşlarını, Tülin Şahin içliköfte ve tepsi mantısını güzel yapmanın sırrını, Vedat Başaran dünya liderlerinin yemek maceralarını, Yılmaz Özdil ailesinin çok kültürlü mutfağını, Zülfü Livaneli Yaşar Kemalle her buluşmasında neden Çin yemeği yediğini...

RAKI ANSİKLOPEDİSİ

Resim
  RAKI ANSİKLOPEDİSİ  Ansiklopediler tarih boyunca kültürel gelişimin dinamosu olmuştur. Hangi dilde, hangi konuda olursa olsun, her ansiklopedi insanlığın ortak kültür mirasına yeni değerler katar, bilgi birikimini derinleştirir. Bugüne kadar hazırlanan ilk Rakı Ansiklopedisi de öncelikle bu evrensel amacı taşıyor.  Yaşayan rakı kültürünün bütün yönleriyle kavranmasını sağlayacak bilgileri derleyen sistematik başvuru kaynağı olarak kütüphane raflarındaki yerini alıyor. Her sayfasına anason kokusu sinmiş bu ansiklopedi, 500 yılı aşkın bir zaman diliminin izini sürüyor.  Rakı kültürünün ayrılmaz parçası, üç temel kavram olan rakı, meyhane ve çilingir sofrası, bu 500 yılı aşan tarihsel süreçte mercek altına alınıyor.  Tarih, edebiyat, mizah, sanat, müzik, sinema, folklor, kent kültürü, eğlence kültürü gibi alanlardan derlenen maddeler, rakı jargonundan seçilmiş 600'ü aşkın sözlük maddesiyle ve rakının çevresinde oluşturduğu toplumsal ve kültürel olguları değerlend...

FETHULLAH GÜLEN HAREKETİNİN PERDE ARKASI TÜRKİYE NASIL KUŞATILDI? - MERDAN YANARDAĞ

Resim
  FETHULLAH GÜLEN HAREKETİNİN PERDE ARKASI TÜRKİYE NASIL KUŞATILDI? - MERDAN YANARDAĞ 35 Yıllık Yol Arkadaşı Nurettin Veren Anlatıyor...  Gerçekleri kesin olarak, ancak olayları yaşayan insanlar bilirler... Fethullah Gülen'in ardından çok konuşuldu.  Çok yazıldı, çok çizildi. Ama gerçekler hiç bu kadar gün yüzüne çıkmamıştı.  35 yıl boyunca yanında olan bir insanın ağzından, gizli kalan ne varsa bir gün tek tek anlatılacağını kim bilebilirdi?  Halen yurtdışında yaşayan Fethullah Gülen'in amaçlarını, yaptıklarını ve tüm bilinmeyenleri arkadaşı olan Nurettin Veren'den dinlemek, fikirlerinizi derinden etkileyecek!

OSMANLI İMPARATORLUĞU KURULUŞU - HASAN ERDOĞAN

Resim
OSMANLI İMPARATORLUĞU KURULUŞU - HASAN ERDOĞAN   Osmanlı İmparatorluğu Kuruluş Tarihi: 1299  Yıkılış Tarihi: 1922  Kurucusu:  Osman Gâzi  Başkenti: Söğüt, Bursa, Edirne, İstanbul Dili: Osmanlı Türkçesi  Devlet Başkanı: Sultan  Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu Anadolu (Türkiye) Selçuklularının 1308 yılında ortadan kalkmasıyla beraber, özellikle Batı Anadolu'daki beylikler arasında, Türk birliğini yeniden tesis etmeyi amaçlayan mücadeleler kızışmış idi.  İşte bu mücadelelerin neticesinde Anadolu'da Osmanoğulları’nın yıldızı parlayacak ve altı yüz yılı aşan muhteşem bir Türk devletine tarih tanıklık edecektir. Osmanoğullarının Menşe'i:  Tarihi kaynaklara göre Osmanlı İmparatorluğu'nu kuranlar, Oğuzların 24 boyundan biri olan Kayı boyuna mensuptur. Oğuz an'anesine göre Kayılar, sağ kolda yer alan Bozokların, Günhan kolunun en büyük boyudur. Dolayısıyla Oğuz teşkilât yapısında Kayılar, hakim unsurdur. Bundan dolayı Dede Korkut'ta "Hâkimiyet bir ...

Öldüren Sır : Garih - Abdullah Muradoğlu

  Üzeyir Garih, mensup olduğu aile, etnik/dini kökeni, iş hayatı, yaşam tarzı, farklı kişiliği, uluslararası ilişkileri ve ilginç yorumlarıyla, alışılagelen Musevi tipinin dışında kalan bir isim. Garih Mason'du, Lotaryan'dı. Dünya Yahudi Lobisi'nin önemli isimlerinden biriydi. Kendi ifadesiyle muhafazakar ve Allah'a inanan bir mü'mindi. Garih'in adeta bir labirenti andıran, ancak kendi içinde de son derece tutarlı olduğu anlaşılan gizli dünyası bir bakıma Türkiye'nin toplumsal/kültürel dokusunun haritasını da çiziyor. Garih'in labirenti bir tarih galerisi niteliği taşıyor; 1900'lerin başında Bağdat'tan İstanbul'a göç eden Musevi bir ailenin yüz yıllık öyksünü içeriyor. Gazeteci-Yazar Abdullah Muradoğlu, Garih'in labirentinde yer alan olaylara ve kişilere ilişkin önemli bilgiler veriyor. Kitapta resmi tarihin dışında kalan toplumsal tarihimize ait pek çok gerçekle yüzyüze geliyorsunuz. Garih'in 72 yıllık hayatından önemli anekdotların ...

BEYAZ GEMİ - CENGİZ AYMATOV

BEYAZ GEMİ - CENGİZ AYMATOV DÜZENLEME         : ERDOGANER  BASIM YILI             : 1991 KİTABIN KONUSU :  Roman, San-Taş Vadisi’nde etrafındaki beş-altı insanla yaşamak zorunda olan, dedesinden başka seveni olmayan, gerçek hayatında mutsuz olan fakat hayal dünyasında mutlu olmaya çalışan bir çocuğun psikolojisini konu almakyadır. KİTABIN ÖZETİ :  Çocuk San-Yaş Vadisi’nde dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet, Gülcemal ve köpeği Beltek ile berabar yaşamaktadır.  Vadide sadece üç ev vardır. İlk evde  dedesi ve üvey ninesi ile çocuk;ikincide Mümin dedenin büyük kızı Bekey hala ile kocası korucubaşı Orozkul; üçüncüde ise tembel işçi Seydahmet ile karısı Gülcemal ve küçük kızları yaşamaktadırlar.Çocuk bu küçük dünyada mutlu olmaya çalışmaktadır. Hiç arkadaşı yoktur ve okula henüz başlamamıştır.  En büyük zevkleri dedesinin kendisine dere kıyısında yaptığı gölette yüzmek; “Deve, Kurt, Eyer...

Dünya Jeopolitiğinde Türkiye

Resim
Dünyamızda jeopolitik güç merkezlerinin yeniden yapılanması karşısında özellikle de SSCB'nim dağılmasından sonra ortaya çıkan Bağımsız Devletler Topluluğu ve bu Topluluğun üyesi ülkelerin siyasal rejimleri açısından, Türkiye'nin sahip olduğu ekonomik, kültürel ve siyasal olanaklar, bu ülkeler için Türkiye'yi önemli bir stratejik konuma yerleştirmektedir.  Bu gelişme Türkiye'nin bir “bölgesel güç” olma özelliğini pekiştirici bir rol oynamaktadır. Bu eserimiz; Türkiye'nin jeopolitik konumundaki çok önemli gelişmeleri milli hedeflerimiz çerçevesinde incelememize ve irdelememize olanak sağlıyor ve günümüzün siyasi sorunlarının değerlendirilmesinde de okura geniş bilimsel bir bakış açısı sunuyor.

Zabit ve Kumandan ile Hasbihal - Mustafa Kemal Atatürk

Resim
Mustafa Kemal Atatürk'ün yazarlığı, askerliği ve devlet adamlığının gölgesinde kalmıştır. Oysa ki Mustafa Kemal daha Harp Akademisi'nden mezun olduğu dönemlerde mesleki kitapçıklar yazdı, çevirdi. Devlet adamlığı döneminde de Nutuk'unun yanı sıra Yurttaşlık Bilgisi ve Geometri kitaplarını kaleme aldı, tarih ders kitaplarının bazı bölümlerini yazdı.   Nuri Conker (1881-1937), Atatürk'ün mahalle, okul, meslek ve silah arkadaşıydı. Trablusgarp'ta, Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı'nda beraberdiler. Yazdığı tek kitap olan Zabit ve Kumandan, Mustafa Kemal'in Hasbihal'i kaleme almasına vesile oldu. Cumhuriyet döneminde komutanlık, diplomatlık ve milletvekilliği görevlerinde bulundu.   1914... Osmanlı Devleti, Balkan ve Trablusgarp savaşlarından yeni çıkmıştır. Osmanlı ordusunun iki genç subayı, bu savaşlarda yaşanan başarısızlıklar üzerine kafa yormaktadır. İlkin Nuri Conker Zabit ve Kumandan kitabında, sorunları ve çözüm önerilerini gündeme getirir. Dostu v...

90 Dakikada Nietzsche

Resim
Felsefe yüzyıllar boyunca skolastiğin yorganı altında kıvrılarak uyudu. Skolastik tartışmaların horlamaları ve karşı horlamalarından başka hiçbir şey duyulmuyordu. Felsefeyi ortaçağ uykusundan uyandıran şey, 17. Yüzyılda sahneye çıkan ve şu sözleri ilân eden Descartes oldu: "Cogito, ergo sum." (Düşünüyorum, öyleyse varım). Aydınlanmış bir çağ başlamış oldu: Bilgi akla dayandırıldı. Bu büyük Fransız sadece uyuyan bilginleri değil, aynı zamanda Britanyalıları da uyandırmıştı. Onlar da Descartes'in rasyonel varsayımlarına gecikmeden tepki ererek, bilgi birikimimizin akla değil, deneyime dayandığını iddia ettiler. İngiliz Empiristler bu hiddetli çıkışlarıyla aklın en küçük kırıntısını dahi yok ederek felsefeyi gitgide daha küçük duyumsamalara ayırdılar. Felsefe tekrar sonsuz bir uykuya dalma tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Nihayet 18. Yüzyılın ortalarında Kant "dogmatik uygusundan" uyanarak ortaçağ felsefesinden çok daha kapsamlı bir felsefe sistemi geliştirdi. Bu ...

Bir Delinin Hatıra Defteri - Nikolay Gogol

Resim
Bir Delinin Hatıra Defteri’nde, Nikolay Gogol’ün birbirinden çarpıcı beş öyküsü yer alıyor. Gogol, öykülerinde içinde yaşadığı Rus toplumunun genel yapısını ve bireylerini büyük bir dikkatle tahlil ederken çocukluğunun köy hayatına ve o günlerde tanıdığı Kazak kültürüne de özel bir yer ayırıyor. Sıradan kişilerin günlük hayatlarının zaman zaman mizahi zaman zaman öfkeye varan bir duyguyla anlatıldığı “Bir Mayıs Gecesi veya Suda Boğulan Kız”, “Neva Bulvarı”, “Bir Delinin Hatıra Defteri”, “Burun” ve “Palto” dünya edebiyatını derinden etkileyen öyküler olarak da ayrıca dikkate değerdir. “Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık.” Fyodor Dostoyevski “Gogol’ün ‘Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle de kalmayıp solucan gibi kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder; kendi kendimizle vardığımız fizik ötesi uzlaşımların da var olmadığı Gogol’ün dünyasında, bütün bunlar gayet tabii şekilde olup biter.” Vladimir Nabokov Kamala İmanova’nın Rusça aslınd...

80 Günde Devr-i Âlem

Resim
Phileas Fogg, kimsenin hakkında hiçbir şey bilmediği zengin ve kibar bir İngiliz beyefendisidir. Son derece düzenli bir hayat sürmesi, titiz ve dakik yaşayan biri olmasıyla ünlüdür. Bir gün, üyesi olduğu “Londra Bilim Kulübü”nde, gerçekleştirilmesi imkânsız gibi görünen bir konuda, servetini ortaya koyarak iddiaya girer: Dünyanın çevresini 80 günde dolaşacaktır, hem de önceden hiçbir ayarlama ve planlama yapmaksızın. Phileas Fogg'un bu seyahatte başından geçen serüvenlerin anlatıldığı Seksen Günde Devr-i Âlem, dünyada okunma rekorları kırmış bir kitaptır.

..Ve Papağan Fıstık Dedi

Resim
Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor, arada bir çakan şimşekler karanlığı yarıp ortalığı gündüz gibi aydınlatıyordu. Bir an durdu. Önü sıra yürüyen beyazlar giyinmiş karısının hayalini kaybetmişti. Sonra yeniden koşmaya başladı. Ansızın mezarlığa girdiğini farketti. Yapılacak hiçbir şey yoktu. Koşması, durmadan koşması ve yetişmesi gerekti. Hızla koştuğu ve tam yetişiyorum sandığı bir anda mezarlığın vahşi otlarla kaplı toprağının içinden bir el dışarı uğradı ve mengene gibi ayakbileğinden kavradı.  Yazarlar: Joan Vatsek, Rice Day, Paul Eiden, Jack Finney, William Sambrot, Roger Arthur, F. Tennyson Jesse

...Ve Sonra Hiç Kalmadı

Resim
Sonra bin sekiz yüz kalmıştı. Sonra bin altı yüz. Ve sonra hiç kalmadı... "O sıralarda, yani bundan üç ila beş yüz yıl önce daha iyi başka diyarlar olabileceğini düşünen her aile, her grup, her inanç sahibi ya da her klik yıldız yollarına düştü. Tedirginler, hırslılar, halinden hoşnut olmayanlar, garip kişiler, topluma uyum sağlamayanlar, kıpır kıpır kurtlu kaşarlar ve sadece meraklı turşucular: düzinelerle, yüzlerle, binlerle gürül gürül gittiler."

20'İNCİ YÜZYIL SİYASİ TARİHİ

Resim
GİRİŞ Günümüz dünyasındaki milletlerarası münasebetlerin yapısını, ve  niteliğini oluşturan gelişmelerin başlangıcı, 1914-18 arasında ceryan  etmiş olan 1'inci Dünya Savaşı ve onun sonuçlarına kadar gitmektedir.  Fakat 1'inci Dünya Savaşı da durup dururken patlak vermiş olan bir  milletlerarası buhran değildir. Bu savaş, 1789-1815 arasında Avrupa'yı  alt-üst etmiş olan ve bundan da daha mühim olarak insanın siyasal  yaşayışında tesirlerini günümüze kadar sürdüren çeşitli siyasal fikir  akımlarını ortaya çıkarmış bulunan Fransız İhtilalinden sonra  kendisini gösteren gelişmelerin bir sonucu olmuştur. Yani, 1'inci Dünya  Savaşının kökleri, 1815-1914 arasının siyasal ve diplomatik gelişmelerinde  yatmaktadır. Bu sebeple, 19'uncu yüzyılın panoramasını çizmeden,  1'inci Dünya Savaşını ve onun sonuçlarını anlamaya imkan yoktur.  Bu kısımda, bu panoramayı çizmeye ve 19'uncu yüzyılın temel siyasal  ve diplomatik unsurlarını vermey...

100. Yılında Jön Türk Devrimi

Resim
II. Meşrutiyet'in ilanının 100. yılı dolayısıyla Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde düzenlenen uluslararası sempozyumda sunulan bildirilerden oluşan bu kitap, 'Hürriyet'in ilanının ertesinde Osmanlı Devleti'nin geniş bir fotoğrafını sunuyor. Taşra vilayetleri de dahil olmak üzere bütün ülkedeki coşku; eşitlik, kardeşlik ve farklı unsurları bir potada kaynaştırma ideallerinin doğurduğu büyük umut; Meşrutiyet'le birlikte canlanan basın ve yayın hayatı; bir siyasi ve toplumsal mücadeleye girişen kadınlarımız, adeta bir yapbozun parçaları gibi bir araya gelerek dönemin Osmanlı toplumunu gözümüzün önünde canlandırıyor. Her dinden Osmanlı vatandaşını kapsayan laik ve modern yüksek okullardan yetişen gençlerin kurdukları İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başlattığı 1908 süreci 'çağdaşlaşma' ve 'Batılılaşma' hedeflerinde ne kadar yol kat edebilmiştir? Çeşitli dinlere mensup, farklı kökenlerden gelen Osmanlı uyruklarını bir 'Osmanlıl...

1. Dünya Savaşında Türk Esirler

Resim
Osmanlı hazırlıksız bir şekilde I. Dünya Savaşı'na girmek durumunda kalmıştı ve bu savaştan çok ağır bir yenilgiyle çıktı. Bu yenilgi ve sonrası gelişen olaylar konusunda çok az düşünülmüş, dolayısıyla çok az araştırılmış önemli bir konu da çeşitli cephelerde esir düşen on binlerce türk askeridir. Araştırmacı-yazar Tülin Uygur yakın tarihimizin çok az bilinen Türk savaş esirleri konusunu İsveç devlet arşivlerine başvurarak araştırdı ve yazdı. Özellikle de en çok kayıp verdiğimiz Rus cephesi ve bu cephede esir düşen Türk askerlerinin yurtlarına dönüş hikâyesini ortaya çıkardı. I. Dünya Savaşı'nda Esir Türkler bir yanıyla Türk savaş esirlerinin yurtlarına dönüş hikâyesidir bir diğer yanıyla da İsveç Kızılhaç'ının Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'yle karşılaştırılmasıdır. Bu çalışma, hem Türk esirlerin kamplarda yaptıkları çalışmalar sayesinde yaşam direncine ve eve dönüş umuduna kavuştuklarını hem İsveç halkının savaş şartlarındaki kendi zorluklarına ve yoksulluğuna rağmen ...

Baltacı Mehmet Paşa ve Katerina

Resim
1711 yılında Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki 120 bin kişilik Osmanlı Ordusu ile Rus birliklerini komuta eden Çar Deli Petro'nun emrindeki askerler, Prut Nehri'nin batısında karşı karşıya gelirler ve meydana gelen savaşta, Ruslar büyük bir yenilgiye uğrarlar.  Baltacı Mehmet Paşa'nın strateji bilgisi ve Osmanlı askerinin üstün savaş yeteneği zaferin kazanılmasını sağlamıştır. Çar Deli Petro'nun bu yenilgisi Rusya'nın kaderini belirleyecektir ve belki de Rusya yeryüzünden tamamen silinecektir.  Fakat, tarihin birçok döneminde olduğu gibi yine bir kadın tarih sahnesine çıkar ve çarkı ters çevirir. Gerek çevirdiği entrikalarla gerek güzellik ve kurnazlığıyla gerekse de birçok kadının güzelliğinden sonra en büyük silahı olan gözyaşlarını kullanarak, Çar Deli Petro'yu ve çevresindeki tüm erkekleri etkileyip, Rusya'yı avucunun içine alıp, ülkeyi istediği gibi yöneten Katerina, gözünü bu defa Baltacı Mehmet Paşa ve Osmanlı Devletine dikmiştir.  Bu kitapta...