Kayıtlar

Aralık, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YÜZBAŞI SELAHATTİN’İN ROMANI - İLHAN SELÇUK

  YÜZBAŞI SELAHATTİN’İN ROMANI - İLHAN SELÇUK KİTABIN KONUSU: Yüzbaşı Selahattin’in romanı yalnız kendisinin değil , bir kuşağın romanıdır.bu romanda değer yarğılarıyla birlikte çöken Osmanlı İmparatorluğunun yerine yeni bir imparatorluk kurmak isteyenlerin dramı ve devletin çöküşünü durdurmak isteyen bir asker kuşağının fedakarlık destanı yer alır.  KİTABIN ÖZETİ:  Birinci Dünya savaşı 29 Ekim 1914’te başlamış ve 30 Ekim 1928’de Mondrosta imzalanan ateşkes ile sona ermiştir. Ancak Türkiye için barış Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine bozuldu. Bu savaş bizim için sekiz yıl sekiz ay sürdü , birçok devletle mücadele etmek zorunda kalan Osmanlı İmparatorluğu battı ve Osmanlı İmparatorluğunun, Türklerle dolu yerlerinde özgür ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.  Bu kitapta Yzb.Selahattin’in Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında yaptıkları ve daha sonraki hayatına etkileri anlatılmaktadır. Yzb. Selahattin’in Batum’dan İstanbul’a gelmesiyle olaylar başlar. İstanbul’daki ma...

BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ - İRFAN ORGA

BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ - İRFAN ORGA KİTABIN KONUSU: Savaş öncesi, savaş dönemi ve savaş sonrasında bir Türk ailesinde yaşanan değişmeler ve çektikleri ızdıraplar anlatılmaktadır.  BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ  Yazar ve ailesi Sultanahmet Camisinin arkasında bir çıkmaz sokakta otururlar. Ailesinin hali vakti oldukça yerindedir. Babaannesi her zaman herşeyin en iyisinin olmasını ister. Eve misafir geldiği zaman veya hamama gidecekleri zaman hizmetçisine en iyi yemekleri yaptırır ve herşeyde çok titiz davranır. Para onun için bir şey ifade etmez. Evin eşyaları da oldukça pahalıdır. İrfan’ın (yazarın) hayatında o yıllarda bolluk mevcuttur. İrfan devamlı babaannesiyle hamam sefası yapar. İrfan’ın sünnetinde bile herşey dört dörtlük hazırlanmıştır. İrfan’ın sünneti bir yüzbaşının evinde yapılmıştır. Babaannesi evde herşeye karışır. Hiçbirşeyi beğenmez. Beğenmediği yemeği tekrar pişirir.  Annesiyle babaannesi hiçbir zaman anlaşamamıştırlar. Annesi sessiz sakin bir kişiliğe sahip...

ATEŞTEN GÖMLEK - HALİDE EDİP ADIVAR

Resim
  KİTABIN ADI : ATEŞTEN GÖMLEK KİTABIN YAZARI : HALİDE EDİP ADIVAR DÜZENLEME : ERDOGANER  KONUSU :  Milli Mücadele sırasında Ayşe, Peyami ve İhsan arasında geçen acıklı bir aşk hikayesi.  KİTABIN ÖZETİ Peyami,dışişleri mesleğini seçen  bir gençtir. Bacaklarını katbetmiştir. Hatıralarını  yazdığı sıralarda, kafatası da açılacak, içerde kaldığı sanılan bir kurşun aranacaktır. Peyami’nin uzak bir akrabası olan Ayşe, İzmir’den, onunla evlendirilmek üzere İstanbul’a davet edilmiş, ama Peyami istememiştir.Bunun üzerine, onuruna çok düşkün olan Ayşe, bir daha hiç bir zaman Peyami’yle evlenmemeyi aklına koymuştur. Nitekim bir başkasıyla evlenir.Ayşe’nin kardeşi Cemal subaydır. Harbiye Nezaretindeki Binbaşı İhsan’la Mütareke’nin ilk zamanlarından beri çok iyi anlaşmaktadırlar. Peyami’nin annesi, Şişli’deki salonuyla o günlerin kibar kadını, tanınmış kadını, sözgeçiren bir kadındır. Kadınlar arasındaki propagandayı o idare eder. İstanbul’da çeşit çeşit inanç, türlü t...

Harem - Ömer Seyfettin

Resim
Harem - Ömer Seyfettin KİTABIN KONUSU :  Sermet ile Nazan çiftinin birbirlerine güvemeyi nasıl kazandıkları.  KİTABIN ÖZETİ :  Sermet adında bir adam, karısı Nazan’ın kendisini başka bir erkekle aldattığını, karısıda Sermet’in kendisini başka bir erkekle aldattığını zannediyor. Modern yaşamı seven, lüks olmayı seven, dürüst ve sadakâtli, kalbinde hiç bir kötülük olmayan bir kadındır. Ancak o zamanlar kadınlı erkekli eğlencelere katılmak hiç hoş karşılanmazdı. O ise eğlencelere hem katılıp hem de düzenleyen birisiydi. Bunda hiç bir kötülük düşünmezdi, bunu çağın gereği olarak görüyordu.  Sermet’se karısının böyle eğlenceler düzenlemesini, hatta o eğlencelerde bulunmasını bile istemezdi. Sermet lüks olmayı, kadınlı erkekli eğlenceleri hiç sevmezdi.Bunun asıl nedeni karısını olduğundan fazla kıskanıyordu.  Bir gün Sermet karısının yine böyle bir eğlence düzenlediğini duydu. Sermet aslında Refi adında birinin karısıyla birlikte olduğunu düşünüyordu. Bu olay üzerine ...

Ölü Canlar - Nikolay (Vasilyevich) GOGOL

Ölü Canlar - Nikolay (Vasilyevich) GOGOL  KİTABIN KONUSU :  Ölü köle alan bir adamın başında geçen olayları bir mizah içinde anlatıyor.  KİTABIN ÖZETİ : gelir. İlk etapta bu kimsenin ilgisini çekmez. Gelen şahıs Pavel İvanoviç ÇİÇİKOV’dur. Kendisini danışman, çiftlik sahibi ve iş için yolculuk eden biri olarak tanıtır. Tez elden kentin ileri gelenleriyle tanışır: Vali, polis memuru, yargıç, savcı, çiftlik sahipleri vs. ve gittiği her yerde kendini görgülü bir salon adamı olarak gösterir; konusu ne olursa olsun her konuşmada canlı, ilgi uyandırıcı sözler söyler.  Her gün akşam toplantılarına, yemeklere gider hoş vakit geçirir. Sıra kent dışı ziyaretlere geldiğinde ise işe önce çiftlik sahibi Manilov ile Sobakeviç’ten başlar. Önce Manilov’un çiftliğine gider.  Manilov ailesi üzerinde çok iyi izlenimler bırakır. Yemekten sonra çalışma odasına geçip iş konularında konuşmaya başlarlar. Çiçi öncelikle Mani’a kaç tane kölesi olduğunu, en son sayımı hükümete ne zaman ve...

BİNBAŞI ERSEVER’İN İTİRAFLARI - Soner Yalçın

Resim
Tarih 23 ekim 1993. Çalan bir telefon. "Ersever'i infaz ettik, sınra Soner'de." Telefon kapanıyor.  Tarih 4 kasım 1993. Binbaşı Ersever, elleri arkadan bağlı, ağzı bantlı bir halde bulunuyor.  Öldürülmüş.  Kafasına iki kurşun sıkılarak.  Ardından yakın arkadaşı itirafçı Mustafa Deniz ile sevgilisi Mahsune Dguebe'nin cesetleri bulunuyor.  Kontrgerillacılar...  Yeşil kod adlı Ahmet Demir...  İtirafçılar...  İtirafçılardan kurulu Yıldız Timleri...  Kontrgerilla timleri: Anadolu Halk Cephesi... TİT... KAP...  Faili meçhul cinayetleri işleyenler kim?  Binbaşı Ersever'i kim öldürdü?

Mektup var - Peride Celal

Resim
Telefonda neden romandan öyküye geçtiğimi sordunuz. Ben, öyküden romana geçen bir yazarım. İlk gençliğimde ve daha sonraları da yüzlerce öykü yazdım. Bunlar gazete sayfaları arasında kaybolup gittiler. Kaybolan bu öykülere hiç acımıyorum.  (...) Sonradan roman yazmaya başladım. Arada öyküler yazmadım değil. Ama bunları kendim için yazar, saklar gibiydim. İlk öykü kitabım 1978'de çıktı. Kitaba adını veren Jaguar, insanlardan çok bir arabanın öyküsüydü.  (...) Birkaç roman arasında yazdığım öyküler, 1981'de Bir Hanımefendinin Ölümü adıyla çıktı. Son öykü kitabım da Pay Kavgası.  (...) Öykü yazmak kolay iş değil. Romandan bile zor bir bakıma. Daha da zevkli. Ben, bildiğiniz gibi, burjuva bir aileden gelen, büyük kenti ve bu çevrenin, büyük kentin tutucu, yozlaşmış insanlarını eleştiren bir yazarım. Mektup adlı bu yeni kitabımdaki dört öykü de, romanlarım gibi aynı düşünce ve gözlemlerle yazıldı.

Bizans Tarihi (Histoire de Byzance) - Paul Lemerle

Resim
Bu çalışmanın amacı başkenti Bizans olan imparatorluğu ana çizgileriyle yansıtmaktır. Roma ve Bizans tarihleri arasında belirgin bir kesintinin olmadığını unutmamak gerekir. Bu imparatorluğa, imparatorun çöküşü kaçınılmaz olan Roma'yı terk ederek, başkenti Konstantinopolis'e taşıdığı ve kentin böylece, imparatorluğun idari ve siyasi merkezi olduğu andan itibaren, "Bizans İmparatorluğu" adı verilebilir. Aslında pagan bir devletin Hıristiyan bir devlete dönüştüğü ve Roma'nın sahip olduğu üstünlüğü Konstantinopolis'e kaptırdığı Constantinus'un saltanatı, Bizans tarihinin başlangıcıdır. Bizans, çöküntüye uğramış ve kendini yenilemek gücünden yoksun pagan bir uygarlıktan, Hıristiyan bir uygarlık oluşturdu. Bu uygarlığın etkilerini Türkler, Araplar, ve Slav halkların tümü derin bir biçimde duyumsayacaklardır. Bizans Tarihi bilgisizlikle önyargı arasında yer alan saptamalardan tam anlamıyla kurtulmuş değildir. Bizans'ın talihsizliği, Thukydides ya...

ATEŞ Gecesi - REŞAT NURİ GÜNTEKİN

  ATEŞ Gecesi - REŞAT NURİ GÜNTEKİN Milas’ta ilk önce Kaymakam ve Selim Bey ile tanıştım. Kaymakam şen bir adamdır. Kısa boylu ve ferah bir sesi vardı. Selim bey ise doktordu. Çok konuşmaz, soğuk ve mağrur görünüyordu.  Akşam oluyordu kaymakam doktora selenerek : “Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Eve gidecekmisiniz?”    Doktor cevap vermedi.  “Gitmeyin ya… Ne yapacaksınız boş evde. Akşam Sait ustada beraber yemek yeriz”.  Akşam sait ustanın lokantasına gittik. Kaymakama balık yasaktı  fakat O, ise buna aldırmıyor ve usatadan balık istedi. Sofra açıldı. Kaymakam şiir söylemesini çok severdi. Arada bir ayağa kalkar ve şiir söylerdi. Birde  bana sorduğunda ne diyeceğimi şaşırıyorum.  “Bilmiyorum efendim” dediğimde kaymakam suratını astı.  “İzin verirseniz bu gece balıkla beraber bir iki kadehcik kaldıracam”. Selim Bey gülümsedi: “Orası belli, demek buraya içmeye geldiniz. Sonra kaymakam bana dönerek: “Babanız varmı?” “Var efendim”  ...

3001 Uzay Efsanesi (Son Efsane)

Resim
Ve uzay efsanesi, tehlikelerle yüklü final sürecine giriyor. İnsanlık, güneş sistemi’ne hükmeden üç tektaşa karşı duyduğu korkuya rağmen, ayakta kalmayı başarmıştır. Korkunun ortasında bir umut ışığı belirmiştir. Binlerce yıl önce öldüğüne inanılan Frank Poole’un bedeni “bilinçli bir yaşama” döndürülebilmiştir. Ancak Poole’un her şeyden önce, tektaşın içerisinde Dave Bowman ve Hal’ın başına ne geldiğini anlaması gerekmektedir.

6-7 Eylül Olayları

Resim
Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, homojen bir ulus-devlet olma politikası çerçevesinde "vatan topraklarını Türkleştirmek" adına yürüttüğü faaliyetler, gayrimüslim azınlıkların aleyhine işleyen bir süreci de beraberinde getirmiştir. Kendisinden sürekli kötülük beklenen "gâvur"a karşı daima teyakkuz halindeki Cumhuriyet, ne yazık ki zaman zaman hukukdışı yollara sapmaktan da geri durmamıştır. Türkiye tarihinin en karanlık ve utanç verici olaylarından birisi olan 6-7 Eylül 1955’te yaşananlar da, basit bir tahrikle açıklanamayacak kadar planlı, sistemli ve düzenli gerçekleşmişti. Yaşanan yağmalamalardan, yıkımlardan, talanlardan doğan maddi zarar bir yana, manevi anlamda ülkenin kozmopolit yapısı bir daha geri dönülemez biçimde parçalanmış, aslında buralı binlerce insan vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştı.  Dilek Güven, olayları yaşayanlarla bire bir yaptığı görüşmeler ve daha önce yayımlanmamış arşiv belgele...

6. Koğuş

Resim
Kısa öykü türünün büyük ustası Çehov, çürümekte olan Rus toplumunu sade bir dille ve izlenimci bir tarzda resmetmiş; taşra hayatını, hayatta başarısız olmuş tipleri betimlemekte, atmosfer yaratmakta üstünlük göstermiştir.  6. Koğuş, Cırcır Böceği ve Sürgünde adlı seçkin öykülerindeki tiplemeler, Çehov'un kaprisli, günü gününe uymaz insan galerisinde yer alır. Bu, tipik Rus "lüzumsuz insan" karakterinin bir varyasyonudur.  Bu öykülerde, Çehov'un kahramanlıktan uzak kahramanları, melankoli içinde yaşar; 1880-1890 Rusya'sının sıkıcı, gerici ortamında, tekdüze bir yaşam sürerler. Yazar öncelikli olarak sıradanlık ve bireyleri birbirinden uzaklaştıran can sıkıntısıyla uğraşır, varoluşun sınırlılığını ele alır, insanın hırslarının boş olduğunu savunur.  Bu öykülerin, "Çehov ruh hali" denilebilecek, kendine özgü melankolik bir havası vardır. Ancak, kısa bir süre sonra, Tolstoy'un etkisi altına giren Çehov, pozitivizm ve laik liberalliği savunmaya başladı. D...

Çölde Bir İstanbul Kızı - ESAT MAHMUT KARAKURT

Resim
ESERİN ADI: ÇÖLDE BİR İSTANBUL KIZI KİTABIN YAZARI: ESAT MAHMUT KARAKURT DÜZENLEME : ERDOG@NER KİTABIN KONUSU :  Arabistan çöllerinde yaşanan ilginç bir aşk hikayesidir. KİTABIN ÖZETİ: Hasan Bey Arabistan çöllerinde ortaya çıkmış olan eşkiyaları ortadan kaldırmak için bu bölgeye askerleriyle birlikte görevlendirilir. Kızı Melike küçük yaşta annesini kaybetmiştir ve her alanda kendini en iyi şekilde geliştirmiştir. Nişanlısıda babasıyla gideceği için onlarla birlikte Arabistan çöllerine gitmek ister. Babasıda onu kıramaz. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra çöle varırlar ama ortada ne bir çete ne de insan bulamazlar. Çevrede arama yaparlar ancak bir türlü başarılı olamamışlardır. Melike’nin canı çölde fazlasıyla sıkılır, babasından kendisini sıradışı, farklı bir yerlere götürmesini ister. Ancak babası buna şiddetle karşı çıkar. O sırada bir asker yakın bir yerlerde bir han bulunduğunu ve buranın güvenli bir yer olduğunu söyler. Babası istemeyerek de olsa kızı ve damadına izin verir...

A'dan Z'ye Satranç Öğreniyoruz

Resim
"Satrançta vezir, kale, at, fil gibi değerli taşları feda etmek ya müthiş bir oyundur, ya da büyük bir yanılgıdır." SENECA Evrensel kurallara sahip olan satrancın dili dünyanın her yerinde aynıdır. Kitabımızda da göreceğimiz gibi, satranç öğrenen her bir kişi, aynı notasyonu ve kuralları öğrenecektir. Böylece aynı zamanda ortak bir dil de oluşturulmuş olmaktadır. Alman filozofu Goethe, bu oyunu bir zeka ölçüsü olarak gördüğünü belirtmektedir. Bir çok matematikçi ve filozofa göre de bir oyundan çok bir bilimdir. Bu kitap satranç bilmeyenler için hazırlandığı için temel kuralları anlatıldıktan sonra, kısaca oyunlardan bahsedilmekte ve açıklamalar yapılmaktadır. Santrancı ilerletmek için değişik rakiplerle bol bol egzersiz yapmak ve ustaların oyunlarını anlamaya çalışmak gerekir.

ABD'nin Türk Ordusu Düşmanlığı

Resim
Teori Dergisi'nin Eylül 2003 sayısındaki Erdem Yüksel'e ait, ''ABD'nin Türk Ordusu Düşmanlığı/Tehditten Silah Çekmeye'' başlıklı yazı, günümüzde Türk Ordusu'na ve vatanseverlere karşı yürütülen ABD merkezli yıpratma ve sindirme operasyonunun çok önemli ipuçlarını veriyor. Bu yazıda; 1990'lı yıllarda ABD tarafından , Türk Ordusu'nun ABD denetiminden çıktığının saptandığı ve akademisyen görünümlü üst düzey CIA ajanlarının katılımıyla gerçekleşen toplantılarda ''TSK'nın hizaya getirilmesi'' arayışlarının yapıldığı belgelerle ortaya konuyor. Bu yazıda, kopyala yapıştır yöntemiyle ''Balyoz Darbe'' yalanına monte edilen cami bombalama provokasyonunun da aslında, 30-31 Mayıs 1998'de ABD Ulusal Savunma Enstitüsü'nün düzenlediği ve başını CIA ajanları Graham Fuller ile Henry Barkey'in çektiği toplantıda üretilen bir senaryo olduğuna ilişkin bilgiler de yer alıyor. O tarihlerde Türk medyasına ''Dehşet...

Abi Kabadayılar, Mafya ve Derin Devlet

Resim
"Rahmetli Sabahattin Eyüboğlu ile ilgili bir anım var. Birlikte yatıyoruz. 12 Mart dönemi. Şimdi Sabahattin Bey Amca bana soruyor -çok zeki adamdı-: 'Evladım Dündar, bizi buraya neden getirdiler?' Ben de diyorum ki: 'Aaa! Hocam. Ben diyeyim altı ay, sen de on altı ay sonra seni çağırıp soracaklar: 'Kimsin?' Sen diyeceksin ki 'Ben Profesör Sabahattin Eyüboğlu'yum'. 'Hay Allah, bir yanlışlık olmuş. Biz pezevenk Sabahattin'i arıyorduk. Kusura bakma,' deyip seni salıverecekler. İşte seni o zannediyorlar, onun için tutuyorlar Hocam..." Bir kuşağın son temsilcisidir Dündar Kılıç. İlhan Selçuk'un ifadesiyle "Külhanbeyi değil kabadayı, mafya babası değil kabadayı"dır. 21 yılı cezaevlerinde geçen hayatı, yeraltı dünyasının iç işleyişini, devletle olan gizli-açık ilişkilerini ve suçun evrimini gözler önüne serer. Gazeteci-yazar Doğan Yurdakul "Abi" lakabıyla tanınan Dündar Kılıç'ın renkli kişiliği ve "racon...

Aç Sınıfın Laneti

Resim
"Sanki ben okyanustamışım, onlar da keşif uçusuna çıkmış, üstümden uçuyorlar. Beni gözlüyorlar, salınıyorlar yukardan. Düşman da ben. Çevremdeki boşluğu içimde duyuyordum, kocaman, kapkara bir dünya gibi. Hayvanmışım gibi dinledim çevreyi Korku içinde. Ses korkusu. Gerilmiştim. Sanki her an bir şey istila edecek beni. Bir yabancı. Tarifi imkansız bir şey." "Hiçbir şeyin değişmediğini değişmeyeceğini gördükçe bunalıyordum. Her sabah, her şey, hep aynı. Dışarlarda bir şey bulacağıma inanmıştım. Parçalardan bir bütün kurmaya çalıştım hep. Geçişler vardı ya... Geçişleri kavrayamadım bir türlü. Doğuyordun, büyüyorsun, bombalar atıyorsun, çocukların oluyor, barlara dadanıyordun... sonra da bu. Bi yerde her şey üstüme üstüme geldi. Hepsi üstüme yıkıldı. Hep dışarlarda aradım. Aslında aradığım şey burada, bu evdeymiş."

Açıklamalı Kur'an Meali

Resim
Fatiha Sûre Hakkında Mekke’de, risaletin başlangıcında nâzil olmuş olup 7 âyettir. Tam olarak nâzil olan ilk sûredir. Kur’ân-ı Kerîm’in başlangıcı olduğundan “bir yeri veya bir şeyi açan, başlatan” anlamına Fâtiha adı verilmiştir. Ayrıca yirmi kadar güzel vasfını bildiren başka isimleri de vardır. Mesela: Namazda okunması vacip olduğundan Sûretu’s-salât, Allah Teâla’nın arşının altındaki hazineden indirilip ulvî mânaların hazinesi olduğundan Kenz; başlı başına yeterli olduğundan Vâfiye, Kâfiye; bütün sûrelerin aslı, kökü, tohumu durumunda olduğundan Ümm’ul-Kitab, el-Esas onun isimleri arasındadır. Bu kutlu ve özlü sûre gerçekten Kur’ân-ı Kerîm’in feyizli ve bereketli bir hülasası ve İslâm ibadetinin esasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’in ana gayeleri şunlardır.  1. Tevhid, yani Allah’ın birliği  2. Nübüvvet  3. Âhiret  4. İbadet ve adaleti de kapsayarak istikamet.  Fâtiha sûresi bu esaslara açıkça delâlet eder.

Açlık Oyunları

Resim
Etkileyici bir fantastik dünya, bitmek bilmeyen bir aksiyon Açlık Oyunları'nda bir sonraki sayfaya geçmek için sabırsızlanacaksınız. Etrafınızdaki başka herkes sabahı göremeyeceğinizden eminken vahşi bir ortamda kendi başınıza hayatta kalabilir misiniz? "Bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. Hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. Açlık Oyunları kesinlikle büyüleyici." Stephenie Meyer "Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum." Stephen King Kazanmak ün ve talih, kaybetmek ise kesin ölüm anlamına gelir. Bu Oyunun Galibinin Karnı Doyacak Kaybeden İse Ölümle Tanışacak... Açlık oyunları başlasın...

Âdem'den Önce

Resim
"Ademden Önce", konu açısından "Jack London"ın öbür yapıtlarından oldukça değişik olmasına karşın, 'hava' bakımından yine de onlara benzer. İnsanoğlunun çok uzak geçmişini, yarı-insan olduğu dönemi anlatan bu roman, yazıldığı çağın bilimsel verilerine (Darwin'in görüşüne) uygun olduğu kadar, soluk kesici ve anlamlı bir serüven romanıdır da. Her yaştan okura, kendi uzak geçmişini böylesine canlı, böylesine derin bir özdeşleşme yaratarak anlatan bir başka yapıt yoktur. İnsanın insan olma savaşı, "Jack London"ın büyük bir ustalıkla anlattığı bu yırtıcı savaş, coşku verici olduğu kadar acıklıdır da.

Aden

Resim
Başka bir güneşin dördüncü gezegeni... Altı kişilik mürettebat, yere çakılan uzay gemisinden canlarını kurtarıp güçlükle dışarı çıktıklarında, başka bir dünyada olduklarını biliyorlardı. Ama Aden gezegeni, atmosferinin solumaya uygun olmasına rağmen "başka bir dünya" değildi. Onları ne uzaydan gelenlere tapınan vahşiler karşıladı ne de yıldızlararası iletişime gönüllü bir uygarlığın temsilcileri... Soluk alıp veren dev ağaçlar, bitkileri andıran binalar, doğal labirentler, dev aynalar, "ikiyaşarlı" canlılar, geçitler ve anlam veremedikleri yığınla şey arasında, korkuyla izlerini sürdükleri uygarlığa erişmeye, onunla iletişim kurmaya çalıştılar. İletişim kurmak kolay değildi. Araştırdıkları her yerde, ölümün değişik yüzleriyle karşılaşıyorlardı: Kitle mezarları, su dolu çukurlarda saklanan cesetler, iskeletler... Gezegeni Dünyalı gözleriyle anlamaya çalışan mürettebat, bu farklı uygarlıkla iletişim kurmaya çalışırken, sarsıcı deneyimlerle ve şiddetle yüzleşmek zorund...

Afrikanın Hiç Bir Yerinde

Resim
Gerçek bir yaşam öyküsüdür Afrika... 1938 yılında Yahudi asıllı küçük bir ailenin Nazi hışmından kaçarak o zamanların İngiliz sömürgesi Kenya'ya sığınması ve yeni bir vatan edinme çabaları, uzaktan savaşın görüntüsü, endişeler, kaygılar, umutsuzluklar ve hüzün,.. Hukuk eğitimi görmüş Walter Redlich, güzel ve naif karısı Jettel tatlı duyarlı küçük Regina ve kahkahası dağlara yükselen Afrikalı Owuor'un sıcacık, tatlı öyküsünde bir dönemin acıları ile beraber yeni bir vatan edinmenin umutları da var Afrika romanında. Yahudi asıllı küçük bir kızın İngiliz okulunda eğitim görürken yaşadıkları, hissettiği ikilemler, hayatına hızla giren romanlar Charles Dickens'ler ve tam tam sesleri... Alman olan Walter'in İngiliz ordusunda yaşadıkları, kafası karışmış askerler, bütün dünyalarını ve yeteneklerini ülkelerinde bırakmış kadınlar ve erkeklerin sıcak Afrika'ya uyum sorunları... Ve nihayet Nazilerin ortadan kaldırılmasından sonra 1946 yılında ülkelerinden sürülen parçalanmış Y...

Ağaçkakan

Resim
Tom Robbins’in daha önce yayınlarımız arasında çıkan ve büyük beğeni toplayan Parfümün Dansı ve Dur Bir Mola Ver adlı romanlarından sonra bir başka kitabını daha sunuyoruz: Ağaçkakan.Yine oyuncul, uçarı ve bilge...  Bir Camel paketine bakarak neler söyleyebilirsiniz? Âşık değilseniz, o da her nesne kadar anlamsızdır. Ama, “azılı” bir bombacı aklınızı başınızdan almışsa ve aylarca Camel paketi dışında hiçbir şey “okumamışsanız”, siz de Prenses Leigh-Cheri gibi kâinatın sırlarını çözebilirsiniz belki. Ağaçkakan, sıradışı kahramanların yaşadığı tutkulu bir aşk hikâyesi... Tahttan sürülmüş bir kraliyet ailesinin Prenses kızı ile göğsüne bantlanmış dinamit lokumlarıyla dolaşan meşhur bombacı Bernard, nam-ı diğer Ağaçkakan, Hawaii’de karşılaşırlar. Ağaçkakan bir kanun kaçağıdır ama sıradan bir suçlu değildir, şerefli bir davası ve saygı değer bir felsefesi vardır. Prenses ise seksin “arsız” çağrısına doğru dört nala koşturan soylu vücudunu ıslah etmeye karar vermiştir. Yüksek toplumsal v...

Ahtapot

Resim
Kraliyet Deniz Kuvvetleri emeklilerinden Binbaşı Dexter artık bir zamanların o cesur veve zeki deniz subayı değildi. Gençken çok yakışıklıydı, mesleğinin son devresinde kadınlarla büyük, fırtınalı aşklar yaşamıştı.  Şimdi 54 yaşındaydı. Saçları hafif dökülmüş, üstüste iki kalp krizi geçirmişti. Fakat özenle seçilmiş elbiselerini giydiği zaman bütün kusurları yok oluyor, varisle kabarmış damarları gözükmüyor, pantolon kemerinin iç tarafındaki bir kuşak belinin yağlarını yok ediyordu. O haliyle onu çok şık ve zarif bir erkek gibi görüyorlardı. Doktoru günde elli gram viski ile on sigaradan fazlasını yasaklamış olduğu halde, fosur fosur sigara içen ve her gece yatağa sarhoş girmekte direten Dexter Smythe'nin nasıl olup da formunu koruduğu arkadaşları için gerçekten bir sırdı. Gerçekte meselenin özü şuydu: Dexter Smythe, artık ölümü arzuladığı bir sınıra gelmişti. Bu ruhsal durumun pek çok nedeni vardı ve hiçbiri de fazla karışık değildi.