Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

NAKARAT - Ömer SEYFETTİN

NAKARAT - Ömer SEYFETTİN KİTABIN KONUSU : Bir Türk subayının hayalperest ve bilinçsiz davranışları sonucu içine düştüğü durum anlatılmaktadır. KİTABIN ÖZETİ : Hikayenin başkahramanı Pirbeliçe, Babina gibi Bulgar köy ve kasabalarında emrine verilen münfeze ile Bulgar çetecilerine karşı savaş veren bir Türk subayıdır. Başından geçen olayları anı defterine kaydeder. Pirbeliçe görevini Bibana’da yapmak için binbaşısından ricada bulunur ve Bibana’ya tayin olur. Burası küçük bir Bulgar köyüdür. Buraya geldikten bir süre sonra sıkılganlığı ve umursamazlığı burada da devam eder.  Okumaz, yazmaz,yorgundur ve içinde bulunduğu ortamdan şikayetçidir. Karışık duygular içerisindeyken bir kadın sesi duyar ve sesin sahibini merak eder. Karışık duyguların derinliğinde kendini kaybeder. Bir taraftan İstanbul’u ,annesini; diğer taraftanise duvardaki yazıları okur.  Bu duygular içerisindeyken sesin sahibini görür. Sesin sahibi kaldığı odanın karşısındaki evde oturan, güzel, sarışın bir B...

SODOM VE GOMORE - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

SODOM VE GOMORE - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU KİTABIN KONUSU: İstanbul’un işgali ve İsatanbul halkının işgale karşı tutumu kitapta anlatılıyor. KİTABIN ÖZETİ: Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermiştir. Osmanlı İmparatorluğu da bu felaketten payını almış ve ülkenin heryeri kargaşa içindedir. 1921’lerin İstanbul’u, İngilizler şehri işgal etmiş ve saray buna sesiz kalmıştır. İstanbul, Anadolu’dan kopuk ayrı bir dünya gibidir. Tıpkı Sodom ve Gomore gibi. Tanrının naletlediği şehirlerden ikisidir. İstanbul kızları İngiliz subaylarıyla beraber olmaktan gayet mutludurlar. Leyla’da bunlardan biridir. Bu nazik kızlarımız Kuvayi Milliyetçileri yabani dağ insanı olarak görmekte, hatta tiksinmektedirler. Leyla’ya aşık olan Necdet ise bağımsızlıktan umudunu kesmiş, olaylara sadece seyirci kalmıştır. Sevdiği kızın işgalci subaylarla olan yakınlığını görür fakat görmezden gelir, hatta o da bu subayların çevresinde oluşan yüksek sosyeteye katılır. Oysa Necdet’in arkadaşı Cemil bir şeyler yapmak gerektiğ...

Şehper, Dehlizdeki Kuş - Ayşegül Çelik

Şehper, Dehlizdeki Kuş, Ayşegül Çelik'in renkli ve derinlikli gerçeklik algısıyla ince ince işlediği ve birbirine yasladığı hikâyelerini bir araya getiriyor. Hayatın bütün lanetini kendi isimlerinde taşıyan, sayıklamaları kehanete dönüşen, aklının en kilitli yerinden vurulan, yıldız yağmurunda dolaşan, zamanın kırıldığı yere gelip dayanan kahramanlar, sokakların sessizliğine basan kapkaranlık hayatlar... Bir dönmedolap, bir atlıkarınca bu... Yere düşmüş bir çift soğan, gümüş gözlerini dikmiş seyrediyor her şeyi...

Şah Mat - Mario Mazzanti

Resim
Polisle satranç oynayan bir seri katil...  Suç psikiyatristi olarak polise destek vermekte olan Claps'in suçluların davranış profilini inceleyerek olası şüphelileri tespit etmek gibi çetin bir görevi vardır.  Ancak bu sefer ortadaki cinayet hiç de basit değildir. Karşısında acımasız, kararlı, unutulmak istemeyen ve şehrin korkulu rüyası olmayı amaçlayan bir seri katil vardır.  Çözüm hep avuç içinde gibidir ama bir türlü ulaşılamamaktadır, aşılan her bir basamak katilin ininin derinliklerine dalmaktan başka bir işe yaramaz.  "Mario Mazzanti ilk kitabını en lezzetli malzemeleri karıştırarak hazırlamış:  Satranç, edebiyat, sinema, opera ve asıl mesleği olan cerrahlık."  Paperblog "Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ve gerçeğin insanın en karanlık hırslarında gizlendiği nefeslerinizi kesecek bir gerilim romanı." La Feltrinelli Cinayet, Gerilim, Polisiye, Psikoloji, Roman

Ruh Üşümesi - Adalet Ağaoğlu

Resim
  Ruh Üşümesi - Adalet Ağaoğlu İç sesleri çoğalta çoğalta yaşanır (mı?) aşk; ten ürpermesi, göz kararması, iç dinginliği; iki kişiyi sarıp sarmalarken ruh üşümesi... "Adam bakıp duruyor. Şimdi artık elsiz, dilsiz, bakışsız ve sessiz olana.  Ne acı ne tatlı; ne sıcak, ne soğuk; ne ıssızlık ne de başka bir şey. Sol eldeki çatalın küçük bir tık sesiyle tabağın kıyısına bırakılışını izleyen büyük bir sessizlik. İçe çekiliş.  İşte çırpınan küçük kız yüreği: Onu tanıyorum, hayır tanıyorum onu. Şimdi kaç yaşında, nerede bilemiyorum, ama tanıyorum!  Bana yanıldığımı söylemeyim öğretmenim, yanılmış olmak istemiyorum. Tenimden içeri, hiçbir yanımı dağıtıp yırtmadan sızabilecek kimse o, bilmelisiniz!"  Ruh Üşümesi (1991); Adalet Ağaoğlu'nun Yazsonu(1980) romanındaki " ... hiçbirimiz bu kan ve çürümüşlük kokusunun yatak odalarımıza kadar daldığının..." diye başlayan cümlesinden hareketle bestelediği oda-romanı.  Roman,aynı restoranda birbaşlarına yemek yiyen biri kadın...

Meğer Annem Haklıymış - Zeki Kayahan Coşkun

Resim
Yuvayı yapan kuşun dişi olduğu, olması gerektiği bilinen bir gerçektir... Annelerin de bu kuşlara yakın tavırlar sergilemesi aileyi aile eden önemli unsurlardan biridir...  Anne tutumludur...  Paranın değerini bilir...  Savurganlığa feci kızar...  Ve bu hususta haklıdır tüm anneler...  Alışveriş esnasında en kalitelisi en ucuza alınmalıdır...  En kaliteliyi ucuza alma isteği Çin ekonomisinin dünyaya hükmetmesinin temel dayanağıdır...  Zaten Çin’in bu büyük başarısının altında da anne bilincini iyi algılaması yatar...  Ne var ki, kalite pahalıdır...  Anne ısrarcı...  Dolayısıyla alışveriş süresi uzar...  Bir ününün fiyatı uygun gibi görünebilir...  Fakat “Ya daha ucuza varsa?"

Gereksiz Bilgiler Rehberi - Zeki Kanmaz

Resim
EVRENİN YAŞI KAÇTIR?  Wilkinson Mikrodalga Anizotropi Uydusu (WMAP), bundan yaklaşık 5 yıl önce, evrenin her yerini dolduran 'kozmik mikrodalga fon ışınımı' üzerinde duyarlı ölçümler yaptı. Bu ışınım, evrenin başlangıç anı olan Büyük Patlama'dan yaklaşık 300.000 yıl sonra ortamın yeterince soğumasıyla atom çekirdeklerinin ortamdaki serbest elektronları yakalayıp atomları oluşturdukları, böylece enerji (ışık) parçacıkları olan fotonların ilk kez her tarafa dağılmış olan elektronlara çarpmaktan kurtulup, serbestçe boşlukta yol almaya başladıkları andan kalan fosil ışınım. Günümüzde evren çok genişlemiş ve soğumuş olduğu bu fosil ışınım, 2,7 K (yaklaşık -270 C) dereceye karşılık geliyor. WMAP, bu fosil ışınım içinde 1 derecenin 100.000'de biri ölçeğine kadar çok küçük sıcaklık farkları belirledi. Bu farkların incelenmesi, evrenin yaşı, içeriği, yapısı ve geleceği konusunda çok kesin veriler ortaya koydu. Bu verilere göre, evrenimizin 13,7 milyar yaşında olduğu hesaplanıyor...

Ahtapot (James Bond) - Ian Fleming

Resim
Kraliyet Deniz Kuvvetleri emeklilerinden Binbaşı Dexter artık bir zamanların o cesur veve zeki deniz subayı değildi. Gençken çok yakışıklıydı, mesleğinin son devresinde kadınlarla büyük, fırtınalı aşklar yaşamıştı.  Şimdi 54 yaşındaydı. Saçları hafif dökülmüş, üstüste iki kalp krizi geçirmişti. Fakat özenle seçilmiş elbiselerini giydiği zaman bütün kusurları yok oluyor, varisle kabarmış damarları gözükmüyor, pantolon kemerinin iç tarafındaki bir kuşak belinin yağlarını yok ediyordu. O haliyle onu çok şık ve zarif bir erkek gibi görüyorlardı. Doktoru günde elli gram viski ile on sigaradan fazlasını yasaklamış olduğu halde, fosur fosur sigara içen ve her gece yatağa sarhoş girmekte direten Dexter Smythe'nin nasıl olup da formunu koruduğu arkadaşları için gerçekten bir sırdı. Gerçekte meselenin özü şuydu: Dexter Smythe, artık ölümü arzuladığı bir sınıra gelmişti. Bu ruhsal durumun pek çok nedeni vardı ve hiçbiri de fazla karışık değildi.

Aden - Stanislaw Lem

Resim
Başka bir güneşin dördüncü gezegeni... Altı kişilik mürettebat, yere çakılan uzay gemisinden canlarını kurtarıp güçlükle dışarı çıktıklarında, başka bir dünyada olduklarını biliyorlardı. Ama Aden gezegeni, atmosferinin solumaya uygun olmasına rağmen "başka bir dünya" değildi. Onları ne uzaydan gelenlere tapınan vahşiler karşıladı ne de yıldızlararası iletişime gönüllü bir uygarlığın temsilcileri...  Soluk alıp veren dev ağaçlar, bitkileri andıran binalar, doğal labirentler, dev aynalar, "ikiyaşarlı" canlılar, geçitler ve anlam veremedikleri yığınla şey arasında, korkuyla izlerini sürdükleri uygarlığa erişmeye, onunla iletişim kurmaya çalıştılar. İletişim kurmak kolay değildi. Araştırdıkları her yerde, ölümün değişik yüzleriyle karşılaşıyorlardı: Kitle mezarları, su dolu çukurlarda saklanan cesetler, iskeletler...  Gezegeni Dünyalı gözleriyle anlamaya çalışan mürettebat, bu farklı uygarlıkla iletişim kurmaya çalışırken, sarsıcı deneyimlerle ve şiddetle yüzleşmek zoru...

Adem'den Önce - Jack London

Resim
"Ademden Önce", konu açısından "Jack London"ın öbür yapıtlarından oldukça değişik olmasına karşın, 'hava' bakımından yine de onlara benzer. İnsanoğlunun çok uzak geçmişini, yarı-insan olduğu dönemi anlatan bu roman, yazıldığı çağın bilimsel verilerine (Darwin'in görüşüne) uygun olduğu kadar, soluk kesici ve anlamlı bir serüven romanıdır da. Her yaştan okura, kendi uzak geçmişini böylesine canlı, böylesine derin bir özdeşleşme yaratarak anlatan bir başka yapıt yoktur. İnsanın insan olma savaşı, "Jack London"ın büyük bir ustalıkla anlattığı bu yırtıcı savaş, coşku verici olduğu kadar acıklıdır da.

Açlık Oyunları - Suzanne Collins

Resim
Etkileyici bir fantastik dünya, bitmek bilmeyen bir aksiyon Açlık Oyunları'nda bir sonraki sayfaya geçmek için sabırsızlanacaksınız. Etrafınızdaki başka herkes sabahı göremeyeceğinizden eminken vahşi bir ortamda kendi başınıza hayatta kalabilir misiniz? "Bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. Hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. Açlık Oyunları kesinlikle büyüleyici." Stephenie Meyer "Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum." Stephen King Kazanmak ün ve talih, kaybetmek ise kesin ölüm anlamına gelir. Bu Oyunun Galibinin Karnı Doyacak Kaybeden İse Ölümle Tanışacak... Açlık oyunları başlasın...

Açıklamalı Kur'an Meali - Suat Yıldırım

Resim
Fatiha Sûre Hakkında Mekke’de, risaletin başlangıcında nâzil olmuş olup 7 âyettir. Tam olarak nâzil olan ilk sûredir. Kur’ân-ı Kerîm’in başlangıcı olduğundan “bir yeri veya bir şeyi açan, başlatan” anlamına Fâtiha adı verilmiştir. Ayrıca yirmi kadar güzel vasfını bildiren başka isimleri de vardır.  Mesela: Namazda okunması vacip olduğundan Sûretu’s-salât, Allah Teâla’nın arşının altındaki hazineden indirilip ulvî mânaların hazinesi olduğundan Kenz; başlı başına yeterli olduğundan Vâfiye, Kâfiye; bütün sûrelerin aslı, kökü, tohumu durumunda olduğundan Ümm’ul-Kitab, el-Esas onun isimleri arasındadır. Bu kutlu ve özlü sûre gerçekten Kur’ân-ı Kerîm’in feyizli ve bereketli bir hülasası ve İslâm ibadetinin esasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’in ana gayeleri şunlardır.  1. Tevhid, yani Allah’ın birliği  2. Nübüvvet  3. Âhiret  4. İbadet ve adaleti de kapsayarak istikamet.  Fâtiha sûresi bu esaslara açıkça delâlet eder.

Aç Sınıfın Laneti - Sam Sheperd

Resim
"Sanki ben okyanustamışım, onlar da keşif uçusuna çıkmış, üstümden uçuyorlar. Beni gözlüyorlar, salınıyorlar yukardan. Düşman da ben. Çevremdeki boşluğu içimde duyuyordum, kocaman, kapkara bir dünya gibi. Hayvanmışım gibi dinledim çevreyi Korku içinde.  Ses korkusu. Gerilmiştim. Sanki her an bir şey istila edecek beni. Bir yabancı. Tarifi imkansız bir şey." "Hiçbir şeyin değişmediğini değişmeyeceğini gördükçe bunalıyordum. Her sabah, her şey, hep aynı. Dışarlarda bir şey bulacağıma inanmıştım.  Parçalardan bir bütün kurmaya çalıştım hep. Geçişler vardı ya... Geçişleri kavrayamadım bir türlü. Doğuyordun, büyüyorsun, bombalar atıyorsun, çocukların oluyor, barlara dadanıyordun... sonra da bu. Bi yerde her şey üstüme üstüme geldi. Hepsi üstüme yıkıldı. Hep dışarlarda aradım. Aslında aradığım şey burada, bu evdeymiş."

A'dan Z'ye Satranç Öğreniyoruz - W. R. Relefeld

Resim
"Satrançta vezir, kale, at, fil gibi değerli taşları feda etmek ya müthiş bir oyundur, ya da büyük bir yanılgıdır." SENECA Evrensel kurallara sahip olan satrancın dili dünyanın her yerinde aynıdır. Kitabımızda da göreceğimiz gibi, satranç öğrenen her bir kişi, aynı notasyonu ve kuralları öğrenecektir. Böylece aynı zamanda ortak bir dil de oluşturulmuş olmaktadır.  Alman filozofu Goethe, bu oyunu bir zeka ölçüsü olarak gördüğünü belirtmektedir. Bir çok matematikçi ve filozofa göre de bir oyundan çok bir bilimdir. Bu kitap satranç bilmeyenler için hazırlandığı için temel kuralları anlatıldıktan sonra, kısaca oyunlardan bahsedilmekte ve açıklamalar yapılmaktadır. Santrancı ilerletmek için değişik rakiplerle bol bol egzersiz yapmak ve ustaların oyunlarını anlamaya çalışmak gerekir.

3001 Uzay Efsanesi (Son Efsane) - Arthur C. Clarke

Resim
Ve uzay efsanesi, tehlikelerle yüklü final sürecine giriyor. İnsanlık, güneş sistemi’ne hükmeden üç tektaşa karşı duyduğu korkuya rağmen, ayakta kalmayı başarmıştır. Korkunun ortasında bir umut ışığı belirmiştir. Binlerce yıl önce öldüğüne inanılan Frank Poole’un bedeni “bilinçli bir yaşama” döndürülebilmiştir. Ancak Poole’un her şeyden önce, tektaşın içerisinde Dave Bowman ve Hal’ın başına ne geldiğini anlaması gerekmektedir.

2001 Bir Uzay Efsanesi - Arthur C. Clarke

Resim
2001 Bir Uzay Efsanesi - Arthur C. Clarke Nicole idam edilecek mi? Ramalılar Kim? Sekiz bacaklı örümceklerle Ramalılar arasındaki ilişki ne? Rama hedefine vardığında neler olacak? Nihayet sırlar çözülüyor: Rama dörtlemesinin son kitabı Rama'nın Sırrı tüm bu soruların yanıtlarını, akıcı bir kurgu içinde duru bir dille veriyor.

20.Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995) - Fahir Armaoğlu

Resim
Günümüz dünyasını milletlerarası münasebetlerin yapısını ve niteliğini oluşturan gelişmelerin başlangıcı, 1914-18 arasında cereyan etmiş olan Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarına kadar gitmektedir.  Fakat Birinci Dünya Savaşı da durup dururken patlak vermiş olan bir milletlerarası buhran değildir. Bu savaş, 1789-1815 arasında Avrupa’yı alt üst etmiş olan ve bundan da daha mühim olarak insanın siyasal yaşayışında tesirlerini günümüze kadar sürdüren çeşitli siyasal fikir akımlarını ortaya çıkarmış bulunan Fransız İhtilâli’nden sonra kendisini gösteren gelişmelerin bir sonucu olmuştur.  Yani, Birinci Dünya Savaşı’nın kökleri, 1815-1914 arasının siyasal ve diplomatik gelişmelerinde yatmaktadır. Dolayısıyla 20. yüzyılı iyi anlayabilmek için 19. yüzyılın siyasî ve sosyal olaylarını çok iyi tahlil etmemiz gerekir. Ülkemizin siyasî tarih alanında en tanınmış simalardan biri olan Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi kitabıyla tüm dünyada cereyan eden 20. yüzyılın en öneml...

Abbasilerden Osmanlılara Mekke-Medine Tarihi - Mustafa Sabri Küçüaşçı

Resim
Abbasilerden Osmanlılara Mekke-Medine Tarihi - Mustafa Sabri Küçükaşçı Hz. İbrahim tarafından harem kılınan Mekke ile Hz. Muhammed tarafından harem kılınan Medine şehirlerine Türk kültüründe iki harem anlamında "Haremeyn" adı verilmiştir. Ortaçağ'da Müslümanların yaşadıkları diğer şehirlerden farklı bir konumda algılanan Haremeyn şehirleri siyasî, sosyal ve kültürel hayatta daima belirleyici olmuştur. "Abbasilerden, Osmanlılara Kadar Mekke-Medine Tarihi"nde Abbasilerin Haremeyn'e yönelik geliştirdikleri politikalar, bu şehirlerde var olan tarihî mirasın ihyası, Fatımî, Selçuklu, Eyyübî ve Memlüklerin Mekke ve Medine'ye hakim olma çabaları ve Hz. Peygamber'in soyundan gelen Âl-i Fâtıma'nın (seyyid-şerif) Haremeyn'deki siyasî etkinlik ve mücadeleleri anlatılmaktadır. Kitapta Abbasilerden Osmanlılara kadar Mekke ve Medine'de yaşanan siyasî, sosyal ve iktisadî gelişmeler üzerinde de durulmaktadır.

Meşrutiyet ve Sonrası Hatıralarım - Necmeddin Sair Sılan

Resim
Meşrutiyet ve Sonrası Hatıralarım - Necmeddin Sair Sılan 16. Yüzyılda İstanbul, büyük ölçüde bilgilendirici, eğlendirici ve dünden bugüne karşılaştırma yapmaya elverişli "resim okuma"larla donatılmış bir kitap. Metin And, İstanbul'a hayran bir İstanbullu.  Genç yaşta ayrılıp kısa süreli ziyaretler için gelip gittiği bu kente onu en parlak yüzyılındaki haliyle anlatarak borcunu ödemiş. 16. Yüzyılda İstanbul, büyük ölçüde bilgilendirici, eğlendirici ve dünden bugüne karşılaştırma yapmaya elverişli "resim okuma"larla donatılmış bir kitap.  Aslında yabancıların kalem ve fırçasıyla çizilmiş büyük bir İstanbul Panoraması. Bu panoramaya bakınca İstanbul'u "Kent - Saray - Günlük Yaşam" gibi kesitlere bölünmüş olarak görüyorsunuz. Her bölüm kendi karakterine uygun resimlerle, resimlerde görülenlere ilişkin açıklamalarla ele alınmış ve İstanbul "yemyeşil, huzur içinde, toplumsal yaşamı uyumlu" bir kent olarak yansıtılmış.  16. Yüzyılda İstanbul, bu...

Şimşek Hırsızı - Rick Riordan

Resim
Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hala hayatta olduklarını söylese ne yapardınız?  Ya ailenizden birinin bu tanrılardan biri olduğunu öğrenseniz?  Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varsanız?  Bir de peşinize mitolojik efsanelerdeki canavarlar düşse?  Ne yapardınız?  Percy'nin yaptığını…

90 Dakikada Nietzsche - Paul Strthern

Resim
Felsefe yüzyıllar boyunca skolastiğin yorganı altında kıvrılarak uyudu. Skolastik tartışmaların horlamaları ve karşı horlamalarından başka hiçbir şey duyulmuyordu. Felsefeyi ortaçağ uykusundan uyandıran şey, 17. Yüzyılda sahneye çıkan ve şu sözleri ilân eden Descartes oldu: "Cogito, ergo sum." (Düşünüyorum, öyleyse varım).  Aydınlanmış bir çağ başlamış oldu:  Bilgi akla dayandırıldı. Bu büyük Fransız sadece uyuyan bilginleri değil, aynı zamanda Britanyalıları da uyandırmıştı. Onlar da Descartes'in rasyonel varsayımlarına gecikmeden tepki ererek, bilgi birikimimizin akla değil, deneyime dayandığını iddia ettiler.  İngiliz Empiristler bu hiddetli çıkışlarıyla aklın en küçük kırıntısını dahi yok ederek felsefeyi gitgide daha küçük duyumsamalara ayırdılar. Felsefe tekrar sonsuz bir uykuya dalma tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Nihayet 18. Yüzyılın ortalarında Kant "dogmatik uygusundan" uyanarak ortaçağ felsefesinden çok daha kapsamlı bir felsefe sistemi geliştirdi. ...

80 Günde Devr-i Âlem - Jules Verne

Resim
Phileas Fogg, kimsenin hakkında hiçbir şey bilmediği zengin ve kibar bir İngiliz beyefendisidir. Son derece düzenli bir hayat sürmesi, titiz ve dakik yaşayan biri olmasıyla ünlüdür.  Bir gün, üyesi olduğu “Londra Bilim Kulübü”nde, gerçekleştirilmesi imkânsız gibi görünen bir konuda, servetini ortaya koyarak iddiaya girer: Dünyanın çevresini 80 günde dolaşacaktır, hem de önceden hiçbir ayarlama ve planlama yapmaksızın.  Phileas Fogg'un bu seyahatte başından geçen serüvenlerin anlatıldığı Seksen Günde Devr-i Âlem, dünyada okunma rekorları kırmış bir kitaptır.

...Ve Sonra Hiç Kalmadı - Eric Frank Russell

Resim
Sonra bin sekiz yüz kalmıştı.  Sonra bin altı yüz.  Ve sonra hiç kalmadı... "O sıralarda, yani bundan üç ila beş yüz yıl önce daha iyi başka diyarlar olabileceğini düşünen her aile, her grup, her inanç sahibi ya da her klik yıldız yollarına düştü. Tedirginler, hırslılar, halinden hoşnut olmayanlar, garip kişiler, topluma uyum sağlamayanlar, kıpır kıpır kurtlu kaşarlar ve sadece meraklı turşucular: düzinelerle, yüzlerle, binlerle gürül gürül gittiler."

20. Yüzyıl Siyasi Tarihi - Fahir Armaoğlu

Resim
GİRİŞ Günümüz dünyasındaki milletlerarası münasebetlerin yapısını, ve  niteliğini oluşturan gelişmelerin başlangıcı, 1914-1918 arasında ceryan  etmiş olan 1. Dünya Savaşı ve onun sonuçlarına kadar gitmektedir.   Fakat 1'inci Dünya Savaşı da durup dururken patlak vermiş olan bir milletlerarası buhran değildir.  Bu savaş, 1789-1815 arasında Avrupa'yı alt-üst etmiş olan ve bundan da daha mühim olarak insanın siyasal  yaşayışında tesirlerini günümüze kadar sürdüren çeşitli siyasal fikir  akımlarını ortaya çıkarmış bulunan Fransız İhtilalinden sonra  kendisini gösteren gelişmelerin bir sonucu olmuştur.  Yani, 1. Dünya  Savaşının kökleri, 1815-1914 arasının siyasal ve diplomatik gelişmelerinde  yatmaktadır.  Bu sebeple, 19'uncu yüzyılın panoramasını çizmeden,  1. Dünya Savaşını ve onun sonuçlarını anlamaya imkan yoktur. Bu kısımda, bu panoramayı çizmeye ve 19'uncu yüzyılın temel siyasal ve diplomatik unsurlarını vermeye çalışacağız. ...

16. Yüzyılda İstanbul Kent - Saray - Günlük Yaşam - Metin And

Resim
16. Yüzyılda İstanbul, büyük ölçüde bilgilendirici, eğlendirici ve dünden bugüne karşılaştırma yapmaya elverişli "resim okuma"larla donatılmış bir kitap. Metin And, İstanbul'a hayran bir İstanbullu. Genç yaşta ayrılıp kısa süreli ziyaretler için gelip gittiği bu kente onu en parlak yüzyılındaki haliyle anlatarak borcunu ödemiş.  16. Yüzyılda İstanbul, büyük ölçüde bilgilendirici, eğlendirici ve dünden bugüne karşılaştırma yapmaya elverişli "resim okuma"larla donatılmış bir kitap. Aslında yabancıların kalem ve fırçasıyla çizilmiş büyük bir İstanbul Panoraması.  Bu panoramaya bakınca İstanbul'u "Kent - Saray - Günlük Yaşam" gibi kesitlere bölünmüş olarak görüyorsunuz. Her bölüm kendi karakterine uygun resimlerle, resimlerde görülenlere ilişkin açıklamalarla ele alınmış ve İstanbul "yemyeşil, huzur içinde, toplumsal yaşamı uyumlu" bir kent olarak yansıtılmış.  16. Yüzyılda İstanbul, bu büyük kenti tanımaya, sevmeye yardımcı olacak, merak ett...

Baltacı Mehmet Paşa ve Katerina - Murat Sertoğlu

Resim
Baltacı Mehmet Paşa ve Katerina - Murat Sertoğlu 1711 yılında Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki 120 bin kişilik Osmanlı Ordusu ile Rus birliklerini komuta eden Çar Deli Petro'nun emrindeki askerler, Prut Nehri'nin batısında karşı karşıya gelirler ve meydana gelen savaşta, Ruslar büyük bir yenilgiye uğrarlar.  Baltacı Mehmet Paşa'nın strateji bilgisi ve Osmanlı askerinin üstün savaş yeteneği zaferin kazanılmasını sağlamıştır. Çar Deli Petro'nun bu yenilgisi Rusya'nın kaderini belirleyecektir ve belki de Rusya yeryüzünden tamamen silinecektir. Fakat, tarihin birçok döneminde olduğu gibi yine bir kadın tarih sahnesine çıkar ve çarkı ters çevirir.  Gerek çevirdiği entrikalarla gerek güzellik ve kurnazlığıyla gerekse de birçok kadının güzelliğinden sonra en büyük silahı olan gözyaşlarını kullanarak, Çar Deli Petro'yu ve çevresindeki tüm erkekleri etkileyip, Rusya'yı avucunun içine alıp, ülkeyi istediği gibi yöneten Katerina, gözünü bu defa Baltacı Mehmet...

Ateş Geçitleri - Steven Pressfield

Resim
KİTABIN KONUSU: Eski bir toplum olan Ispartalıların hayat felsefeleri ve bu toplumun, batıya doğru ilerleyen büyük Pers kuvvetleri ile yaptığı savaş anlatılmaktadır. KİTABIN ÖZETİ: M.Ö. 480 yılında Kral Kserkses emrindeki, Herodot’un belirttiğine göre, iki milyon askerden oluşan Pers İmparatorluk orduları Hellespontos’u geçerek, Yunan’I istila etmek üzere yola çıktılar. Çaresiz kalan Ispartalılar, bir oyalama taktiği olarak Termopilai geçidine üç yüz seçilmiş asker gönderdiler. Burada ,dağlarla deniz arasındaki geçitler o kadar dardı ki, Pers kuvvetlarinin en azından  bir kısmının etkisiz kalacağını umuyorlardı. Canlarını feda etmeye hazır seçkin bir kuvvet bir kaç günde olsa istilacı milyonları durdurabilirlerdi. Üç yüz Ispartalı ve müttefikleri, istilacılara yedi gün boyunca karşı koyabildi. Sonunda yenildikleri ana kadar, silahları parçalanıp tükendiğinde bile(Herodot’un kayıtlarında belirttiği gibi) ”dişleriyle ve elleryile” savaştılar. Ispartalılar ve Thespialı müttefikleri, k...

Ago Paşa'nın Hatıratı - Refik Halid Karay

Resim
KİTABIN ADI : AGO PAŞA’NIN HATIRATI KİTABIN YAZARI : REFİK HALİT KARAY YAYIN EVİ-ADRESİ  : İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ-ANKARA CD. / İST BASIM YILI  : 1967 KİTABIN ÖZETİ: Kitap kısa kısa hikyelerden oluşmuştur. Kitabın birinci hikayesi ise kitabın ismi olan “AGO PAŞA’NIN HATIRATI”dır. Ago Paşa, herkesin isminden dolayı yanıldığı gibi bir insan değil aksine bir papağandır. Zamanında bir kuşçu dükkanında eğitilmiştir. Orada sahibi tarafından konuşmayı öğrenmiştir. Ago Paşa’nın sahibi ona o zamanda neler yasak değilse onu öğretirdi ve o da bunu söylerdi. İnsanlar da onu merakla dinlerlerdi.Ama herşeyin bir sonu vardır.Ve kuş bunu anlayamaz. Bu sefer yine aynı şeyi söylemesine rağmen bu yasaklanmştır. Bunun üzerine bu sefer sahabi polislerle uğraşmak zorunda kalır. O zaman sahibi onu tavan arasına saklar. Olaylar geçtiğinde de ona bu sefer ne söylemesi gerekiyorsa onu öğretirdi. Ona ilk önce “yaşasın padişahımız” öğretilmişti. Bu yasaklanana kadar sahibi ve o mükemmel bir hayat sürm...

Ankara’da Savaş Rüzgarları - Kazım Karabekir

Resim
KİTABIN ÖZETİ : Yakın tarihimize bir ışık tutmak maksadıyla Kazım KARABEKİR ’in varisleri tarafından onun notlarının toparlanmasıyla meydana gelen bu eser yakın tarihimizle ilgili bilinmeyen tartışmaları gözler önüne sermiştir. Kazım KARABEKİR 1939 yılından 1946 yılına kadar olan zaman içerisinde, T.B.M.M. içerisinde olan tartışmaları gözler önüne sererken, 2 nci Dünya savaşına girilip girilmeyeceği, girilecekse kimin tarafında olunacağı, büyük Dünya devletlerinin tarihinden gelen emellerini , bunları 2 nci Dünya savaşı ile nasıl gerçekleştirmek istediklerini, bu emellerden Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ve ne kadar etkileneceğini anlatmaya çalışmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu coğrafi konumun yanında, Türk milletinin tarihten gelen savaş tecrübesi, askeri alanda gösterdiği başarılar ve beraber savaşa girdiği müttefiklere verdiği sözleri tutma gibi özelliklerini bilen devletlerin kendi emellerini gerçekleştirmek maksadıyla, Türk milletini kendi saflarına çekmek için sarf ettikl...

Atlı Han - Abdullah Ziya Kozanoğlu

Resim
ATLI HAN: Tarihlerimizde Attilâ diye anılan büyük Türk Koyunlu devleti Hakanı. Eski Macar yazıcılarından Thvvrocz, Koyunluların Attilâ'ya kendi dilleriyle "Ethele" namını verdiklerini söyler. İsveç-Norveçlilerin ve Almanların destanlarında "Atlı" diye geçer. Macarca "Atızel" demirci demektir. Biz Attilâ adından çok Atlı Han'ı doğru gördük. Kitabımız, Atlı Han adının doğrusunu bulmak için değil, Türkün Avrupada'ki destanlarından birini daha yaşatmak için yazılmıştır. A. Z. Kozanoğlu

50 Soruda Psikiyatri - Ali Nahit Babaoğlu

Resim
  50 Soruda Psikiyatri - Ali Nahit Babaoğlu Psikiyatri nedir, psikiyatri uzmanı kimdir?  Psikiyatrik bozukluklar ne zaman ve nasıl bozuk sayılır, ne tür bozulmalar görülür?  Şizofreni nedir?  Kaç türlü duygudurum bozukluğu vardır?  Anksiyete bozukluğu nedir?  Hangi fobiler ayırt edilebilir?  Cinsel bozukluklar ve cinsel kimlik bozuklukları nelerdir? Uyku bozuklukları neden kaynaklanır?  Kişilik bozuklukları nelerdir?  Psikiyatride hangi ilaçlar kullanılmaktadır ve bunların etkinlik alanları nelerdir?  Psikoterapi modelleri nelerdir?  Varoluş analizi ne demektir?  Analitik, dinamik, danışan merkezli psikoterapi; grup, aile, Gestalt terapileri; imajinatif ve yaratıcı terapiler; sanat, hareket, dans ve oyun, ortam ve uğraşı terapileri nelerdir? Dinsel esinimli terapiler var mıdır?  Psikodrama nedir? Adli psikiyatri nedir ve nasıl işler?

Ölü Ozanlar Derneği - N.H. Kleinbaum

Ölü  Ozanlar Derneği - N.H. Kleinbaum ESERİN KISA ÖZETİ:        Welton Akademisi bulunduğu bölgenin en disiplinli ve en iyi eğitim veren okullarından biriydi. En ufak disiplinsizlikte bile çok büyük cezalar veriliyordu. Okul tarafından benimsenmiş olan bazı ilkeler vardı. Bu ilkeler disiplin, gelenek, yetkinlik ve onurdu. Okul bu ilkelerden asla vazgeçmiyor, bu ilkelere uymayanlar ise en ağır şekilde cezalandırılıyordu. Her sene açılış törenlerinde bu ilkeler öğrenciler tarafından açıklanıyordu. Bu okul yatılı bir okul olmasından dolayı öğrenciler aralarında çok sıkı arkadaşlıklar kuruyorlar ve her zaman kötü zamanlarında birbirine destek oluyorlardı. Çünkü onlar daha küçük yaşta anne ve babalarından ayrılmış ve böyle disiplinli bir okula gelmiş olmanın sıkıntılarını yaşıyorlardı.  Bu sıkıntıların üstesinden birbirlerine verecekleri destek ile gelebileceklerdi. Anne ve babaları için, çocuklarının bu okulda okuması büyük bir gururdu. O yıl yan...

Küçük Ağa - Tarık Buğra

Küçük Ağa - Tarık Buğra KONU Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü, heybetini kaybetmeye başlamış, isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür. Kitapta, bir Anadolu kasabası olan Akşehir'den yola çıkılarak, kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır. Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başlar ve gelişir. 1- Dünya Savaşı sonrası Akşehir’de durum: Dünya Savaşı resmen sona ermiş olmakla birlikte, Osmanlı Devleti üzerinde yarattığı etkiler tüm gücüyle devam etmektedir. Savaş sonrası bir çok asker memleketlerine geri dönmüştür. Zayiatın büyüklüğü evlerine dönen erlerin çoğunun gazi oluşuyla daha da iyi anlaşılmıştır. Bu erlerden biri de Salih adlı Akşehirli bir askerdir. Memleketine döndüğünde kaybettiği kolunun acısıyla beraber, ülkenin durumunu daha acı bir şekilde anlayan Salih gittiğinden beri çok şeyin değiştiğini görür. Önceleri dost olarak yaşayan Rumlar ve kendi halkı şimdi birbirinden soğumuştur. Salih’in samimi arkadaşı olan Niko’da bir Rum...